30 Temmuz 2012 Pazartesi

SICAK ŞEHİR GÜNLERİNİN SOĞUK DUKAN ŞIKIRTISI TARİFİ


Yokluğumda çok kitap okumuş, neredeymişim nerede? Nerede olacak tatilde. Miskin miskin bir o gölgeye devrildim bir bu gölgeye devrildim. Devrilmenin dibine vurana kadar uyudum, uyumaktan yoruldum. Telefonumu kapattım, kulağıma müziği takıp denizleri seyri alem yaptım.





Dukan yaparken tatile çıkılır mı? sorusunun cevabını aradım. Buldum. Kısmen. Yani daha açık olmama gerekirse; tam randımanlı bir rejim yapamıyor bünye arada kaçamaklar oluyor, özellikle sıcağın 40 derece üstüne çıktığı düşünülürse bu kaçamaklar genelde buz gibi sıvılar oluyor. itiraf ediyorum yedim, içtim, Dukan amcanın "Aman kaçamak yapmayın, küçücük bir iğne ile balonu patlatmak gibi olur, lokmalarınıza dikkat edin" öğüdüne rağmen yedim içtim. Zira balonu ben patlatmazsam sıcakta eriyip zaten yok olacaktı garibim. Bende dürüst olmaya ve kısacık tatilimden keyif almaya çalıştım. Baktım ki hiç kilo almamışım. Aferim bana. ( Kaçamaktan kastım kilolarca dondurma, hamburger, çikolata değil. Tek top meyveli dondurma, bir kadeh blush gibi minimal suçlar.) Kendimi kutlamalara adamıştım ki anladıkrımla yıkıldım ve kaldığım yerden bu sefer daha sıkı bir şekilde devam etmeye başladım yumurtacıklı hayatıma. Çünkü sonradan öğrendime göre kilo almamamın sebebi bünyemin mucizevi bir şekilde kendini savunması değil bol bol yüzmem, koşmam ve her yere yürüyerek gitmeyi tercih etmemdi.

4 Haziran 2012 Pazartesi

SON TOMBİK KUĞU'NUN ÖRNEK DUKAN LİSTESİ (SÜPRİZLİ)


Rejim yapan herkes birbirinin ne yaptığını merak eder, biliyorum. Bu biraz komşunun oğlu bunu yapmış bizim oğlan da bunları yapmış gibi bir durumdur. Perdeleri aralık bırakmak ise sanırım herkesin yaptığı ufak bir kurnazlıktır. Komşum var, oğlum yok ama onun yerine tosun gibi bir rejim listem var. Bu nedenle bir çok mail aldım. Ben neler yapıyorum ne kadar kilo veriyorum vs vs. Bende 4 saf protein gününün sonunda 1.000kg verdiğim (bunun 900gr yağ) dönemi yazmaya karar verdim. Yediğim içtiğim her şeyi tek tek yazdım. Elbette benim damak tadım, metabolizmam gibi etmenler işin içinde olunca genel bir menü olmuyor. Ancak fikir vermesi açısından.... tamam tamam dürüst olacağım; sadece söz verdiğim için yazdım. Üstelik dağınık kafam yüzünde de yazarken bir hayli zorlandım, defterimi minik çantamda taşıdım, bık bık ettim ama sabrettim sizi kırmadım veeee yazıyorum =))
 







DUKAN ÇANAĞINDA,REJİM YATAĞINDA EKŞİMİŞ GÖBEK PEPEROÇİNO MENÜLER 1


Dukan diyetimde duraklama dönemine girdiğim, çıktığım sonra tekrar girdiğim ve sonunda çıktığım, aç-kapa günlerimin umuyorum ki sonuna geldim. Lakin duraklamadan daha çok canımı yakan restoranlara gittiğimde yiyecek bulamamam yada neyi yemem gerektiğine karar verememem olmuştu. 2 aylık çalışma ve pratik sonrası her nereye giderseniz gidin yiyebileceğiniz bazı şeyler olduğunu çözdüm. Kendime menüler ve sipariş detayları oluşturdum. Böylece 'Amann canım bir kere geldik işte yemeğe, ye gitsin yarın yine yaparsın' gibi polemiklere de maruz kalmamış oluyorum.

Misafirlikte, iş yerinde, restoranda veya size misafir geldiğinde yenilecek&yapılacak yemekler gibi kategoriler oluşturdum. Emin olun benim baya işime yaradı. Uzun süre bu rejimi yapanlar için alternatifler bir süre sonra azalıyor ve can sıkıcı bir hal almaması için yaratıcı çözümler bulmak gerekiyor.

Not: Daha öncede söylediğim gibi benim rejim sürem bayaaaaa uzun, kısa dönem askerlik gibi. Ama şimdilik sonucu şöyle söyleyeyim size. Eski kıyafetlerimin bir çoğuna giriyorum. Elbette hala düğme kapama konusunda minik bir münakaşam oluyor ama o da zamanla çözülecek. Ne de olsa mantıklı insanlarız. Ve en çok; yüzümün, bu doğrultuda gösterdiğim yaşın küçüldüğüne dair feedbackler alıyorum ki bu beni en çok gaza getiren durum oldu. İşte bir bayan için en güzel iltifat.







RESTORAN MENÜLERİ



1. MENÜ

t-bone steak (yağsız ve az pişmiş)
yoğurt ( yağsız olması tercihen)
haşlanmış sebze



25 Nisan 2012 Çarşamba

DUKAN USULÜ LAHANA ÇORBASI TARİFİ Mİ BU?




Dukan duraklama dönemi hakkında yazdığım yazıda bir lahana çorbasından bahsetmiştim. Çorbanın tarifi için aldığım mesajlar sonucunda bir an önce tarifi yazmaya koyuldum..

Hayatım boyunca zayıflama kampındaymışım gibi bitmek bilmeyen rejimler yaptım. Genetik tombik olmamdan ve bazı ufak rahatsızlıklarımdan dolayı rejimlerim hep yarım kalmıştır. Çünkü kilo vermek konusunda metabolizmamın inanılmaz bir direniş gücü var, bunun yanı sıra aynı gururlu ve dik başlı yanını kilo alırken göstermemekte. Rejimler ne kadar uzarsa o kadar sıkıcı olur ve bir süre sonra pes etmeye başlardım. Yıllar önce annemin bir mucize eseri keşfettiği lahana çorbası diyetini yapmıştım, sanırım çok sağlıklı değildi ve o yüzden bu lahana çorbasını sadece normal rejimlerde ara öğün olarak yemeye başladım. Kilo verme konusundaki inanılmaz yavaş ilerleyen zaman, inmek bilmeyen ödemleri bu çorbayı içerek biraz olsun kolaylaştırıyordum.

Dukan diyetimin  45. gününde bir baktım ki benim metabolizmam yine kumandayı eline almıştı ve beni pes etmeye zorluyordu. Ancak bilmediği bir şey var; bu sefer çok inatçı ve inançlıyım. O yüzden eski dostum olan lahana çorbasını Dukan'a uyarladım, sebze günlerinin ara öğünlerinde içerek bunu resmi olarak kanıtladım.


 Sonuç: metabolizmam pes etti ve sanırım şu anda kendini banyoya kilitleyip ağlıyor.


DUKAN USULÜ LAHANA ÇORBASI





1 adet renkli biber
1 adet orta boy kabak
1 adet küçük boy havuç
4 adet kereviz sapı
1 adet kuru soğan

SON TOMBİK KUĞU'NUN ŞİFALI YİYECEKLERİ



Şehirde yaşadığım her süre kendimi hasta gibi hissederim sanırım bunu nedeni kalabalık. Çok kalabalık. Ne zaman güney sahillerine gitsem ya da bir köye yolum düşse sanki ömrüm boyunca orada yaşayabilirmişim gibi geliyor. Ancak İstanbullu bir kız için elbetteki bu sadece 70 yaşından sonra mümkündür. Yaşayamayız, biz öyle tiplerden değiliz. Sinema opsiyonu 15 olmadan, şehirde yapılacak 1500 aktivite olmadan ve bunları seçmek için bir ordu dolusu eş dost olmadan yapamayız biz. Alışkanlık meselesi işte. Ama sağlık için biraz şehirden uzak olmak gerek, doğal ürünler yemek ve biraz oksijenle ciğerleri doldurmak istiyor insan. Bende Dukan diyetimi yaparken sağlık konusunda şifacı hassasiyetine girdim. neler yemem gerekir, doğal ürünleri nereden almam lazım ve şifalı yiyecekler nelerdir.

Bazıları dukan diyetimi yaparken oldukça uygun görünüyordu ve bunlar öyle eften püften gıdalar değil, alternatif tıpta mucize gıdalar olarak anılıyorlar. İşte doğanın mucizesi yiyecekler. Stres, egzos, kaos ve çevre kirliliğine maruz kalan bu gariban bedenlere biraz ödül vermek son derece hoş bir hareket olacaktır.


1. ZENCEFİL : En favori yiyeceğim. Özellikle maydanozla beraber taze zencefili kaynatıp içine biraz limon suyu ve sirke ekleyip içtiğim sabahlarımda pollyanna oluyorum. Yağları yakması, vücudu toksinlerden arındırması ve kansere karşı olan tutumu da cabası.



2. ZERDEÇAL : Baharat olarak kullanımı çok daha kolay. Tuz yerine bunu kullandığım için hayatıma 5 yıl daha fazladan koyuyorum. 100 yıl yaşayacağım, hedefim bu.

3. MAYDANOZ VE DERE OTU : benim gibi ödem ve tiroid sorunu olan, metabolizması son derece yavaş çalışan, stresli bir mesleği olan biri için bulunmaz nimetler. Her gün yarım demet yemeğe özen gösteririm. Tavsiye ederim.

19 Nisan 2012 Perşembe

ANTİK ÇAĞ;DUKAN İMPARATORLUĞU DURAKLAMA DÖNEMİ

Bazı günler vardır böyle bir yere gidecekken insanın ayakları geri geri gider. Evimde yatıp uyumak varken burada ne işim var benim haline geçersin. Bunu sadece akıl değil metabolizmada yapar. Üstelik bu bana çok sık olur. her rejimimde bir duraklama dönemine geçerim. Evren benimle el ense şakalaşır gibi haddini aşar. Çözüm bulamazsam rejimi bırakır kendimi o günahkar topraklarda koşuştururken bulurdum ama bu sefer çok kararlıydım o yüzden üstüne gidip yeni yöntemler denedim. Dukan kitabında çözümlerden bahsediyor elbette bunları da yaptım ama kendi yöntemlerimi de denemekten kendimi alamadım. Sonuç elbette tahmin ettiğim gibi, sahalara muhteşem bir dönüş yaparak 1.200 eksideydim. İşte ipuçlarım....









Her gün 1 veya 2 fincan demleme yeşil çay içtim.


Günde en az 2 lt suyumu asla aksatmadım.

YENİ BİR HAYATA BAŞLAMANIN ZORLUKLARI; RAP RAP RAP





Dukan diyetine başladığımda ilk 3 günün çok zorlu geçeceğini biliyordum. Özellikle 3. gün canımın farklı gıdalar isteyeceğini o esnada büyük bir savaşa hazırlandığımın da farkındaydım. Ama başardım, atlattım. Yanımda kuzu butlarını, çilekli çikolataları midesine çekinmeden indiren bir adam varken ben yapabildiğime göre, herkes yapabilir! Buradan 'o adama' sevgiler, öpücükler, kase dolu peynirler....





ZORLUKLAR  VOL.1

SON TOMBİK KUĞU IN DAAAAA HOUSE OF DUKAN !!!





Söz verdiğim gibi Dukan diyetine nasıl başladım, neler yaptım, neler yapmaktayım anlatacağım. Başlamadan önceki pazar günü ( yani her rejimde olduğu gibi bunda da ritüeli bozmadım ve pazartesi başladım. Ama bu sefer inanç kat sayım oldukça yüksekti.) eşim ve arkadaşlarımla güzel bir ziyafet çektim, ardından da markete gidip alışverişimi yaptım. Çıkan tutardan sonra sevgili Babam 'yemen bir dert yememen ayrı bir dert' dese de hiç umursamadım. Pazartesi sabahı kitapta ve internet sitesinde yazan tariflerimi çıkartıp bir çeşit yemek kitabı oluşturdum kendime. 


Dukanın resmi internet sitesinde ideal kilomu hesapladım ama çıkan sonuç kısa dönem askerlik süresi ile aynıydı. Bunu göze alarak ve başka her şeyi unutarak yeni bir hayata başlamaya karar verdim. Gel tezkere gel tezkere...   Maratonun ilk günü 'Atak Evresi'. Bu kişiden kişiye değişiyor ve en fazla 10 gün yapılıyor. Benim için verdiği rakam 5 gündü. Ayrıca şunu belirtmemde fayda var, diyete başlamadan önce kapsamlı bir check-up yaptırmıştım. Rejime başlamamam için herhangi bir engelim var mı öğrenmek istedim. Meğer turp gibiymişim hatta bunu yapmam için gerekli olan nedenler çok daha önemliymiş.Ve koşuya başladım.






ATAK EVRESİ  1. GÜN

Sabah: 
Jambonlu lorlu dukan usulü krep
yağsız sütlü nescafe



18 Nisan 2012 Çarşamba

BU BİR TOMBİĞİN GÜNCESİDİR, ACITIR, AĞLATIR AMA SONU SÜPRİZLİDİR....


Uzun zamandır sadece abiye konusunu araştırdığımı gördüm, sanki tek derdim bir gece nasıl göründüğümdü ama asıl olan o elbisenin içine girebilmekti. Bunu anladığım günden sonra beni bir telaş aldıki sorma. Uzun zamandır rejimlerle ilgili sıkıntılarım vardı, evet kabul ediyorum ama gerçek sorun bu değildi tabi. 

Evlendikten 1 yıl sonra ışık hızıyla aldığım kiloları neredeyse bir ömür geri vermek için debelendiğim düşünülürse içerisinde bulunduğum durumun vehameti daha net görülür. İnsanın tüm dengesini bozan bir olay bu ; hem kendine güven hem sağlık hem de kıyafet-bütçe konusunda daraldığım günlerdi. Çevremdeki 'bir takım' insanların benim kilo alma hızımla aynı hızda kilo vermesi ve ' Amann canım bi şey yok kiiiiii. Yediklerime dikkat ediyorum sadece!' diyerek beni başından savmasıda cabası. Yahu sen bu hızda kilo veriyorsun üstelik ekstra çaba harcamıyorsun ama ben aynı hızda kilo alıyorum, üstelik yemiyorum nasıl bir adalet bu. 


Resmen 'Seda Sayan' olmuştum. Açımm kardeşim aççççç!!! Su içsem yarıyor diyenlerle dalga geçmeyin, evet bazen bir bardak su bile yarıyor. Günler birbirini kovalıyordu, ben şişip şişip duruyordum, her yediğim lpg olarak midemde geri dönüyor ve gıdım kontrol edilemez boyutlara ulaşıyordu. Rejim yaptığı halde 420günde 15 kilo alan insan var mı diye sormayın, ben varım. Testler, tahliller, kontroller... Izdırap günleri içerisinde ben bir garip yaralı ceylan havasında yaşamımı sürdürüyordum. Derken hayatımda ne değiştiyse artık( ne değiştiğini anlatacağım) bir gün kilo vermeye başladım. Nasıl oldu sorusunu duyar gibiyim. Her kilo sorunu yaşayan, zayıflayan diğer bir kişinin yöntemini delice merak eder, ediyordum da. Günlük tutmaya başladım ama günlüğü kandırmıyordum, 5 kek yediysem de onu yazıyordum. Bu sayede yaptığım eşşeklikleri ve meleklikleri görmeye başladım. Kendimi kontrol etmeyi öğrendim. Arkadaşlarla yemek yerken yağsız siparişler vermekten utanmamayı öğrendim. 



14 Mart 2012 Çarşamba

SİMİTÇİ, KAHVECİ, UCUZCU.. HOPPA ŞİNANAY

Bu devirde bir kıyafete o kadar para verilir mi? Kadınsan ve özel bir yere davetliysen, üstelik cümbür cemaat herkes orada olacak diye annen tarafından acımasız baskılar görüyorsan verilir. Hemde bayıla bayıla. Ama biraz mantıklı olmaya çalışmak, sakince durup düşünmekte fayda olduğu inancını kısmi olarak taşıyan biri olarak (ayakkabı ve indirim günleri hariç) yeni buluşlarımı takdim etmek isterim. Diğer markalar ile kıyaslandığında uygun fiyatlı alternatifler olabilirler.


PEK BİR HANIM KIZIMIZ: BLAKE LIVELY

İçinden çıkamadığım, hiç bilinmeyenli denklem olan 'Abiye' sorunum için yaptığım araştırmalara hız vermiştim. Ancak bu işin internet üzerinden yapmanın ne kadar zor olduğunu gördüm. Bu tip firmalar internet sitesi yerine butiklerinde ve vitrinlerinde reklam yapmayı tercih ederlermiş. Face to face durumu sanırım. Hal böyle olunca Hollywood yıldızlarına da bir bakmak istedim. Yıldız olmak niyetinde olduğumdan değil (belki küçüklerinden bir tanesi olabilir) sadece özel ekiple çalışılmış bir görünüme daha çok güvendiğimden. Bildiğim kadarıyla oscar için 3 ayrı styling ekibiyle çalışanlar olmuş. İş bu kadar mühim ve aileviyken malum bizim düğünlerin yarından çoğu baba tarafında, bende kendimi bu kulvara fırlatıverdim. Azıcıkta hafiflemişim sanırım pek kolay oldu.

İçlerinden tarzını en beğendiğim Blake Lively oldu. Tabi şimdilik. Benim bünye hafif dalgalı bulutlu, her an karar ve zevk değiştirebiliyorum. Ama bu hanım kızımızın iddalı görünümü (tabi fiziki avatanjını maksimumda kullanıyor) kendine has duruşu ile gözümde ayrı yeri var. Aksesuarlarda nokta atışı, renk seçimindeki cesaret ve tasarımların zamansız oluşu beni en çok etkileyen faktörlerdi. Ama en önemlisi 'son jenerasyonumuzdan' farklı olarak hafif makyaj ve doğal saç ikilisini kullanması!!! Bazı hanım kızlarımızın suratına bakınca yaşını tahmin edemeyeceğim noktaya gelmişken doğal seçimler zorunlu olarak favori durumuna yükseliyor.

Karşımızda Blake Lively ve Abiye =))


17 Şubat 2012 Cuma

DERİN MEVZU: MAKYAJ

'Her kadının yanında mutlaka bir makyaj çantası vardır' diye konuya girme fikrim vardı ancak gördüm ki mevzu hep böyle başlıyor. Ama benim çantamda genelde makyaj malzemeleri kumsala yayılmış gibi dururlar. Aradığımı rötarlı olarak bulsam bile en azından allık ve rimel hep sabit yerlerinde, çünkü en çok onlara ihtiyacım oluyor. Onlarca ruj, kalem, allık dururken aylarca sadece bir ikisini kullanıp kutudaki diğer malzemelerimin kalbini kırıyorum. Üstelik daha bir tanesi bile bitmemişken gidip yenilerini alıyorum. Bütçe konusunda sanırım özel ders almalıyım, gidişat hiç iyi değil.

Dün eve doğru koşar adımlarla ilerlerken Mac'ın yanından geçiyordum, önce adımlarım yavaşladı sonra durma noktasına geldi, durdu, baktım baktım baktım. bu kadar baktıktan sonra bir 'merhaba' demek istedim.  Dedim ama biraz heyecanlanmışın sanırım, bağırarak söylemişim. Çalışan arkadaşların şaşkın bakışlarına maruz kalsamda sağolsunlar kibar davrandılar. Benden daha beterleri varmış demek.

Ufak çaplı bir alışveriş sonrasında evime mutlu mesud bir halde döndüm. Hala o neşeli ruh hali üzerimde. Yahu kadınları mutlu etmek ne kadar kolay, tüm işi karıştıran bu erkekler yoksa bizim katiyen bir kabahatimiz yok...

 İşte karşınızda 'Son Tombik Kuğu'nun Son Makyaj Poşeti'.


DÜĞÜNDE GİYİLECEK ABİYE SORUNSALI VOL.1

Uzun araştırmalara gireceğimi biliyordum ama girince çıkamayacağımı, o derin sularda dereye düşmüş dal gibi (biraz kalınca bir dal) sürükleneceğim konusunda hiç bir fikrim yoktu.
Bu abiye olayı ne menem bir şeymiş arkadaş, adeta iğne ile kuyu kazıyorum; modeli bulmak dert, bulduğun modelin bedenine uygun olması dert, hadi o da oldu fiyatının makul olması ayrı dert.


Dertler derya olmuşken bünyemde, televizyon kanallarında 40 yaşına gelmiş sıfır beden hanım ablalarımın caka sata sata 'kilo vermeniz lazım, şıklık bütünseldir' gibi cümlelerini duyduğumda yaşadığım atakları anlatmama gerek yok sanırım. Hayır kilolu bayanların şık olmayacağını böyle halka açık bir ekranda söylerlerken acaba tarihteki hatunların beden ölçüleri ile ilgili bir fikirleri var mı? Hiç rönesans dönemi tablosu görmüşler mi? Böyle etli butlu, göbeği kat kat, ay yüzlü kadınların makbul olduğu dönemler, zayıflara hasta muamelesi yapılan çağlar.




25 Ocak 2012 Çarşamba

GELİN ATA BİNMİŞ, "GÖBEĞİMİ YANA ÇEKİN!!" DEMİŞ

Her genç kızın hayali "o beyaz gelinliği" giymektir gibi bir şehir efsanesi vardır. Evli biri olarak hiç böyle hayallerim olmamıştı, olmadığı için de baya bir garipsenmiştim. Garipsenmekle kalmayıp bu fikrin bünyeme aşılanması için çeşitli girişimlere ve baskılara maruz kalmıştım.