Bakıyorum da 'ilerleyen yazılarda anlatacağım' dediğim
ne çok şey birikmiş, arkası yarına çevirmişim bloğu. Ama söz verdiğim şeyi gecikmelide olsa illa yaparım, örneğin finallerden koşup yamacınıza geleceğim demiştim bakın karşınızdayım =) Kısaca bahsettiklerimi
şimdi uzunca anlatacağım ki kimsenin aklında bir tereddüt kalmasın ve ufak
tüyolar detaylandırılmış olsun. O zaman; yeni bir başlangıcın şerefine madde
madde (mini el kılavuzu misali) neler değişmeli, neler yapılmalı, ben neler
yaptım yazayım; yolumuz aydınlansın, Pazartesinin şanı yürüsün. Sizlere de bir
ufak fikir olsun. Bakalım değişime karar veren Tombik Kuğu neler etmiş bu
zamana kadar.Haydeeee
*Altın Kural: Kavga yok! Bedenine hakaret etmek,
üzmek, beğenmemek olamaz, en önemli kuramız bu. Çünkü bunu başaramazsak maalesef
devam edemiyoruz. Göbeğim çıktı, bacağım görünmesin etek giyeyim zaten kocaman,
yandaki kızın belinin 3 katı oldu benim simitler, surata bak şişti iyice gibi
bedenini ve ruhunu küstürecek konuşmalar yasak! Bunun yerine kabul etmek var.
Sen ‘bu’sun ve eğer değişmek dönüştürmek istiyorsan bazı şeyleri onlara virüs
muamelesi yapma sadece sev, bol bol sev, yüzünü gözünü öp, sarıl kendi kendine,
göbeğini okşa. Kalçaların büyükse krem sür sabah akşam, ‘halledicez bebişim,
seni de kurtarıcam bu yükten’ de, anne gibi ilgilen bedeninle. Benim ‘kurumuş
bu ölmüş bitmiş’ dedikleri çiçeğimi öperek canlandırdım, şimdi bir limon
veriyor aklın durur (Bitkiler duymazmışmış yalanın daniskası). Hadi koş aynaya,
barışma zamanı.
*Kendine günde 3 dakika ayır; rahatsız edilmeyeceğin
sessiz bir ortam oluştur kendine. Mümkünse hafif
sözsüz bir müzik aç ve uzan,
gözlerini kapat. Sadece mutlu olduğun zamanları düşün, çocukluğunu, ailenle
kutladığın özel günleri, vb. Ne kadar tatlı bir çocuk olduğunu düşün, nasıl
olmak istediğini hayal et, o zaman ne kadar iyi hissedeceğini ve aslında
bedeninin de senin de bir suçu olmadığını kabul et. Bu günler geçecek tabi peki
ama geçince sen neler yapacaksın onu düşün, düşle.(Mümkünse ilk başlarda her
gün, daha sonra gün aşırı bu seansı yap, kendine ayıracağın bu kadar zamanın
eminim vardır, bahane bulma, mevzu bahis şahsen bizzat kendinsin.) Mutlu ol,
kendine inan. Ve sana ne iyi gelecekse onu düşle. O zaman işte gözlerini
açtığında hayat değişecek, çünkü senin bakış açın değişmiş olacak. Mutluluk
mıknatıs gibidir, mutlu olmayı seçersen seni mutlu edecek şeyler gelecek
başına.
*Her gün, her saniye ne yiyeceğim, açmıyım diye
düşünme. Sadece bedenine iyi gelecek şeyleri yemek için o masaya otur. Seni
kimyasal ilaçlarla büyümüş gıdalarla zehirleyecek insanları ve mekânların
üzerini çiz. İnsan evladına bu kötülüğü yapan mekâna bir daha gider mi? Sen de bedeninin
annesi olmaya niyet edip eylemiş bir insan olarak iyi ve kötü konusunda daha
seçici olman lazım.
*Yeşil iyidir. Yaz geldi bir sürü yeşil sebze ve
meyve çıktı şimdi taze taze. O yüzden misss gibi Pazar meyvesi sebzesi alıp
evde biraz kendinize zaman ayırarak hazırlayın. İçinin temizlendiğini,
toksinlerden arındığını ve kilo vermeni kolaylaştığını göreceksin. Başlangıçta
ilk birkaç kilo verirken büyük bir motivasyon olacaktır.
*Bazen kaçamak yapabilirsin, dünyanın sonu değil.
Bütün gün dikkatli yemeğini yedin ettin vs ama bir yürüyüşe çıktın
arkadaşlarınla, sevgilinle veya sinemaya gittiniz; Arkadaş napıcaksın
tırnaklarını mı yiyeceksin? Al 2 top meyveli dondurma (dondurma iyidir, soğuk
metabolizmanı hızlandırır. Haftada 2 kere 2 top kâfidir benim bedenime, siz de
kendinize uygun ölçüyü belirleyin) veya küçük boy popcorn tuz ekmeden ye. Eğer ‘Allah
bozduk şimdi rejimi, bir sürü yağ aldık şimdi, gitti, bin kaloridir bu, zaten
hep bozuyorum, başaramıyorum, ne iradesizim tutamıyorum kendimi’ diye kendi
kendini yersen emin ol bedenin o yediklerinin hiç birini eritemez ve düşündüğün
gibi başarısız olursun. Ama ‘Ben bunu hak ettim, zaten bünyem alıştı hemen
yakar şimdi bunu. Bütün hafta uğraştım zorlandım bu bedenime hediye olsun,
keyfini çıkart yavrucum zaten bu gazla ben bu hafta daha çok kilo veririm.’ dersen
emin ol hiçbir zarar görmezsin bu sevimli kaçamaktan. Elbette kast ettiğim bir
tepsi baklava veya 1,5 İskender değil. Ama yaptıysan bir haylazlık dünyayı dar
etme kendine, bu haylazlıktan da bir hoşluk çıkart.
*Bu bir koşu değil, kendinle bir yarış halinde
değilsin. Ben beceremiyorum, iradem yok, vazgeçtim gibi bayrağı indirebileceğin
bir durum yok ki bu bir değişim ve dönüşüm. Güzel bir başlangıç yapacaksın ve sadece
sen değil birçok kişi etkilenecektir bu durumdan, bir hafta pes etmen bundan
sonra böyle devam edeceğinin değil sadece içindeki minyonun molaya ihtiyacı olduğunun
işareti. O zamanlar yapılacak en güzel şey sahilde veya ormanda yoksa en yakın
parkta yürüyüşler yapmak, dans etmek (evde tek başına olduğunda danzaaaa
kudurooo halini alabilirsin bence mahsuru yok zira ben öyle yapıyorum) veya
çocuklarla hayvanlarla zaman geçirmektir. Ben de bu hayvan mevzusuna
inanmamıştım ama iki denemeden sonra müptelası oldum, yan komşunun köpeği
haftanın 3 akşamı benimle sahilde koşuyor, komşu memnun Cina memnun ben çooook
memnunummm…
*Yanında masum atıştırmalıklar bulundur. Daha
önceleri kıtlık bilinci ile acıkmasam da ‘2 saat sonra acıkırsam başım falan
ağrır, modum düşer, yiyecek bir şey bulamazsam ne olur?’ diye gerekli gereksiz
yemek yiyordum. Şimdi ise çantamda hep ufak tefek, dağılmayacak ve o anda
açlığımı kolayca bastıracak atıştırmalıklar bulunduruyorum. Ayın 1 haftası
malum tatlı bir atıştırma oluyor (kayısı, fındık, cezerye, mürdüm eriği, hurma,
vb) diğer zamanları ise daha tuzlu (ceviz, badem, kraker, grisini, vb)
atıştırmalıklar oluyor. Bunların hepsini aynı yerde toplamadan minik minik
streçliyorum, toplamda 3-4 adet atıştırma bohçası oluyor çantamda, böylelikle
bir anda yemek zorunda kalmıyorum ve gün içerisinde yettiği kadar yemiş
oluyorum. Dünyanın en pratik çözümü olarak atıştırma bohçalarımı seviyorum,
vapurda, metroda, okulda, ofiste her yerde yanımdalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder