8 Mayıs 2013 Çarşamba

TRIOLOGY; TOMBİK KADERİN DÖNÜŞÜMÜ - EPISODE 1






Her sabah 'bugün az yicemmmm' diyerek başlayıp, akşama günah çıkarttığım çok oldu. Herkesin bu tip günleri vardır emin ama benimki bir yaşam tarzına dönüştü. Her sabah-akşam bir ölçek hatta bazı zamanlar 3 ölçek alıyordum. Bu çelişkiler ilerleyen zamanlarla fazla kilolar ile birleşince adeta bir savaş başladı. İki sene kadar kısa bir sürede (insan lisans eğitimi tamamlayamıyor buncacık zamanda) dönülmez bir akşamın ufkunda buldum kendimi. Aynadaki yabancıya gözlerimi kısarak bakıp ‘yuh be kardeşim haline bak’ diye kızıyordum (halka açık bir zeminde daha kibar konuşuyorum ama kendime daha vahşiydim doğrusu). Kavga ettikçe kendimle daha çok aç hissediyor, bir şekilde atıştırmanın bahanesini buluyordum ve bu kısır döngü beni nefret noktasına getirmekteydi. Sadece kendimden olsa yine iyi baya yanıma yaklaşanı yakarım durumlarında geziniyordum. İşte o nokta var ya, hah işte o nokta kırılma anıdır; işler ya kadayıf gibi salkım saçak olur ya da su gibi durgunlaşır. Ben su elementini seçtim. Evet, hala kafamın içinde konuşuyor iki kardeş ama daha sakinim artık, daha huzurlu. Zor mu? Zor, hem de nasıl. Yılların huyu çıkar mı huyludan? 



Genetik tombik kodlamamı zihinsel kodlamalarla, evrenin sırrı ile veya Newton’la alakası olmayan çekim yasası ile değiştirecek listeler verecek değilim. Havada uçuşan fikirlerden en çok ağzı yananlardanım zira o sebeple taktiklerin her zaman daha kolay çözüme ulaştırdığını acılı deneyimlerimden biliyorum.







Aynada kavga ettiğin, her karşılaşmada suratını büzdüğün, giysilerin ardına sakladığın ama açıldığında sana ait olmamasını dilediğin o bedenin, baya baya reddetmeye başladığın o görüntün var ya, işte o da senden nefret etmeye başlıyor zamanla ve kimin gücü kimi bastırmaya yeterse o kazanıyor bu savaşı. Bu yazıyı okuduğuna göre muhtemelen bedenin kazanmış durumda ve ona yaptıklarını, söylediklerini burnundan fitil fitil getiriyor.







Bir gün ki o günler nadir oluyor, evde yalnız başıma otururken biraz dinlenmek için koltuğa uzandım ve düşündüm. Uzun uzun sorguladım. İnsan insana böyle davranmaya utanırken aynı insan kendine nasıl bu kadar zalim olabilir diye.



Ve o gün yolumu kolaylaştıracak (daha önce birçok farklı disiplinden gelen profesyonellerden aldığım fikirleri harmanladım) bir değişimin startını verdim… (dırın dırın dırın dırın..)









Bu yazımın özü aslında tam o kırılma noktasında neler yaptığımın ip uçlarını vermek için yapılmış ön hazırlıktı. Bazılarımız için gelip geçici bir kaç kilo fazlalık olsa bile bazılarımız için durum farklı. yıllardır bununla savaşan veya yaşadıklarının sonuçlarını doldurmak için yedikçe kendine daha büyük sonuçlar doğuranlar bile olabilir, baya yaşamış gibi konuştum (neden acaba?).. 




İşte onlara kısacık bir hatırlatma. Yalnız değilsin =)









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder