Bu yazıyı hiç yazmamam lazım aslında. Yani dükkânı cuma gününe
kadar kapatmış olmam okumalarıma gömülüp dünya ile iletişimi kesmem adeta bir
bitkiye dönüşmem gerekiyordu, zira beni bekleyen üç adet makalem var. Onları
yazmak yerine bunu yazıyor olmak hangi aklın ürünü pek bilemiyorum, resmen
akademik intiharın eşiğine koyuyorum kendimi ama yapıyorum bunu evet, pişman
değilim. Paylaşmam gereken şeyler oldu, güzel minik hadiseler... Okumalarıma o
kadar gömülmüştüm ki baya sağlıksız beslendiğimi gördüm; başımda belimde
ağrılar, bir iç sıkışması affedersiniz göbek davul gibi şişti ( artık neden
bilemedim =).
'Yeter yahu, benden daha mı önemli dünyevi işler!' diyerek hemen
kendimi attım bahçeye; önceleri biraz pişman oldum, gerildim, iç ses daralttı,
ama bir kaç dakika sonra zihnim açıldı, ara sıra başımı kaldırıp ‘yaz geldi
yuppi’ diyerek sevindim, okuduklarımı daha çok anlamaya başladım, utanmasam iyi
ki bu kadar çok çalışıyorum diyecektim, vazgeçtim. Kendime ödül verdim, minik
boy =)) İçim ferah ferah oturdum, yemyeşil bahçede ayaklarımı uzatarak. Sonra
düşündüm; bu yoğun ve stresli zamanlarda kendimizi ihmal ederek ne kadar büyük
haksızlık ediyormuşuz meğer gün içerisinde bu ufak ödüller ve kaçamaklar hayatı
ne kadar renklendiriyormuş. Rica edeceğim böyle ödüller yaparken kimse ‘kaloridir,
efenim yağdır, yok içindeki şekerdir?’ gibi sorular sormasın kendine; kızmasın,
kavga falan çıkarmasın durduk yere bedeni ile. Çayı şekersiz içiyorsun,
salatayı yağsız yiyorsun zaten yeterince sıkı tutuyorsun programını, bir şey
olur diye endişe edersen olur, onu da başarırsın. Bu bedenimi şaşırtacak, mutlu
edecek, iyi hissettirmek lazım arada hergün yapmıyoruz bunu zaten hıhh, bu gazla metabolizmam bir coşar ki şimdi
teyy teyy dediğin anda zaten uçup gider bu süprizlerin 'yan etkileri'.
Not: Fotoğrafın
rengi bile farklı çıktı. Oysa hepsi telefon kamerasının üretimi. Bakışla ilgili
bir değişim olabilme ihtimaliNİ seçiyorum ben.
Kendinizi
şımarttığınız bir gün dilerim..
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder