Kilolu olmanın en önemli sebeplerinden biri
olarak ‘genetik’ yatkınlık gösterilir. Ailede obez veya fazla kilolu bir veya
daha çok kişi varsa muhtemelen senin de kilolu olmanın tek sebebi ondan almış
olduğun gen olduğunu düşünüp kolaylıkla suçlayabilirsin gibi bir düşünce
beliriyor kafamda.
Ama iş benim aileme gelince tüm düşünce ve bilimsel veriler
bir anda iç içe geçiyor ve kedi düğümü gibi karmakarışık hale geliyor. Bizim
ailede yani anne ve baba tarafımdaki tüm nüfusun toplamında (ki buna gelin ve
damatlarda dahil, sanırım üzüm üzüme baka baka karartmışız hepsini) bir elin
parmaklarını geçmeyecek kadar ‘normal kiloda’ insan var. Benimki artık genetik
kilo değil, geleneksel şişmanlık statüsünü aldı. Kimi suçlayacağımı şaşırdım.
Bugün
halam ve kuzenlerimle toplandık yüzdük eğlendik ee biraz soluklanalım dedik ve bir
cafeye girdik, oturduk konu yemek, kalkacağız konu yemek. Yalnız belirtmemde
fayda var, gitme sebebimiz yemek yemek bile değildi, bir çay içip kalkacaktık
sözde ama toplanan grup üyeleri bizimkiler olunca işler değişti elbette,
hamburger gözleme, muhallebiye kadar geniş bir skalada sürüklendik. Halam
anlatıyor ‘Bunlarla bir yere gidiyorum yemeğe, rezil oluyorum, yahu bir insan
garsona sizdeki en büyük porsiyon nedir diye sorar mı? Restoranı toptan
yiyecekler sanki.’ Bizi kuzenlerle bir gülme tutuyor ki sebebi açık, baya
benziyoruz birbirimize. ‘Ya geçen tavacıya gittik artık nasıl bir sipariş
verdikse garson 4 kişilik servis açtı, dedik abi biz iki kişiyiz sadece, ama
yemekler baya güzeldi bir gün beraber gidelim.’ Tatlısı ayrı konu başlığı, eti
makarnası ayrı, en son sushi muhabbetinde halam isyan etti ‘Doyuramıyoruz
bunları, sonumuz hayrolsun!’. Ben tutamıyorum kendimi ‘Yahu ben onların
yaşındayken çikolata yemekten bayılmıştım birgün, artık şekerim mi çıktı
tansiyonum mu sıyırdı bilmiyorum.’ Bu laftan sonra başladık yarışmaya kim en
çok çikolatayı, dondurmayı ve hamburgeri yemiş, en güzel nerede ne yenirmiş vs.
Valla yeni nesil çok acımasız, sınır yok hem yemekte hem de yemek çeşidinde,
anlaşılan ailemizin şanı daha uzun yıllar devam edecek sayemizde. Bu arada
grubun içinde biri eski olmak üzere iki basketçi, bir futbolcu ve daimi spor
yapan iki kişi var, egzersizin gözünü seveyim o da olmasa dağlara taşlara
sığamayacakmışız mazallah. Yemek yemeyi hatta konuşmayı bile çok seven bu
ailede ne mi olur dersiniz; efendim genelde anneler çocuklarını götürdükleri
diyetisyenleri, doktorları hatta kendi üzerlerinde denedikleri kozmetik
müdehaleleri paylaşır, çözüm arar, çoğunlukla bulamaz ve sonunda ‘Amannn ne
haliniz varsa görün’ durumunda ipleri salar. İpleri salınmış bu yavrucaklarda
kıtlık bilinci ile 4 porsiyon mantı, 1kg profiterol, 2set menu hamburger gibi
müesseseleri şaşırtan siparişlere imza atar. Eee sen adamın 16 yıl boyunca
yediklerinin kalorisinı hesaplar her gece yatmadan başucuna koyar, masada
yemeklere en uzak köşeye oturtup tatlıyı iki ayda bir verirsen sonunda o da
acısını çıkartmak için, kendi artı geçmişi artı geleceği olmak üzere 3 kişilik
yemeğe başlar. Bu kısır döngüde annemin isyanı geldi gözümün önüne; elinde
gazabımızdan kurtulamamış boş kurabiye kutusunu sallayarak ‘Kardeşim sizin
ortanız yok ki, kısmayınca coşuyoruzsunuz kısınca da sonra acısını
çıkartıyorsunuz, ben napiyim şimdi siz söyleyin yapıcam söz, hadi söyleyin
bana!!!!’.
Not: Sabah koşuya başlama kararı aldık geceden,
pazar alınmış pazartesi rejimine dönmeme umuduyla kapayacağım gözlerimi, 7 gün
az bir zaman değil bir de bünyeyi alıştırırsak artık düzenli spora işte o zaman
tatil dönüşü tam bir geri dönüş yaşanır. Tabana kuvvet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder