En son bu kadar kalabalık olduğumuzda sanırım hala üniversiteye gidiyordum. Anne, hala, teyze .. Ailemde ne kadar kadın varsa toplaştık. Belli bir süre geçmişten, kimliğini bilmediğim aile büyükleri ve küçüklerinden bahsettikte sonra bakınız sadece bahsettikten diyorum,sonra kadınsal mevzulara döndük. Eee o kadar kadın bir araya toplanınca bu rutini yaşamak kaçınılmaz oluyor. Ben o esnada ufaktan kaçmaya çabalayıp 'tuvalete gitmem lazım' falan gibi bahaneler yaratmaya uğraştım ama yemediler ve masaya zorla geri oturtuldum. Bizim ailenin kadınları biraz akıllı oluyorlar; konunun bana döneceğini ne kadar tahmin ediyorsam, onlar da benim sıvışmaya çalışacağımı o kadar iyi biliyorlardı. Kıl tüy muhabbetini geçtiğimiz 20 sene boyunca yaptığımız için yeni gündemimiz olan kilo sorununa yöneldik. Biz aileden tombiğiz, imza gibi bir şey bu. Bir soy ağacı yapmamız gerekirse bizim ağaç biraz etine dolgun olur, meyvelerin büyüklüklüğünde de dalları muhtemelen sarkık olurdu. Buna rağmen her buluşmada illa bir kurabiye, börek çaydan oluşan set menü masada olur. Sanki hepsi 34 bedenmiş, suyun bile kalorisinin hesabını yapmazmış gibi tıkınıp dururlar. Demlik demlik çay höpürdetirler, eee kurabiyeler kuru kuru gitmiyor onlar da haklı.
Durum böyle olunca genetik şişman olduğuma kadar verdim. Milletin geninde mavi göz, uzun bacak, çıkık popo olur benimkinde fazla kilo, gıdı, göbek. Bahtsızlığımın ortaçağlara dayandığına karar verip bizimkileri dinlemeye koyuldum. Baktım herkesin fazlalığı farklı olsa bile hissettikleri hatta söyledikleri kelimeler bire bir aynı.
'Ben gelinken belim aha şuncacıktı',
'Ben senin yaşındayken 36 beden pantalon giyerdim tey tey', 'Genç kızken beni manken sanıp sokakta fotoğraflarımı çekererdi'. Şişli'nin vakti zamanında dutluk olduğuna ne kadar inanamıyorsam bu söylenenlere de o kadar inanamıyorum. Kabahat benim değil ki, şu son durumu görünce evvelisi gözümde canlanmıyor, henüz o kadar sağlam bir hayalgücüne sahip değilim.
'Ben gelinken belim aha şuncacıktı',
'Ben senin yaşındayken 36 beden pantalon giyerdim tey tey', 'Genç kızken beni manken sanıp sokakta fotoğraflarımı çekererdi'. Şişli'nin vakti zamanında dutluk olduğuna ne kadar inanamıyorsam bu söylenenlere de o kadar inanamıyorum. Kabahat benim değil ki, şu son durumu görünce evvelisi gözümde canlanmıyor, henüz o kadar sağlam bir hayalgücüne sahip değilim.
Kibriti sadece sigara yakarken kullanan erkekler bizim peynir, et gibi gıdaları ölçmek için kullandığımızı öğrenince hayatımızın ne kadarda renkli olduğunu düşünebilir ama hiç bir şey göründüğü gibi değil. Hepsi bir ilüzyondan ibaret ve aslında biz hiç doymuyoruz o ölçülerdeki gıdalarla. Evet ailemin tüm kadınları gibi yemek yediğim halde ben de açım. Bence açlık öyle mide ile ilgili falan değil, direk damak tadı. Normal boy bir hamburger ile doyarken 2 tabak yeşil fasulye bir insanı nasıl doyurmaz? Doyurmuyor işte. Konu benim çocukluğumun ne kadar tatlı olduğuna gelince sanırım bir sinir krizi geçirdim. Tatlıyım kardeşim işte, çocukken tombik olmam hoşunuza gidiyordu da şimdi aynı kilolar neden batıyor gözünüze? Haksızlık bu. Sen hem benim bilinç altıma 'tombik tatlıdır' diye sok sonra vazgeç. Hoş bizimkiler bilinçaltı diye bir olguyu da kabul etmiyorlar. Genç bir bayanmışım, bu kilo bu yaşta olur muymuş, ileride çocuk olunca bunun üzerine fazladan 10kg koyulacakmış, erkekler şişmanlıktan hoşlanmazlarmış mış mış mış. Hani aile yemeğiydi bu, hani gülüp eğlenecektik, hani özlem giderecektik, konu ne zaman yine bana döndü? Elimdeki çayı yavaşça masaya bıraktım, derin nefes aldım ve gülümsedim. Öğrendiğim en eski taktiklerden biridir. 'Çok güzel kız ama biraz kilosu var' cümlesini ilk duyduğum günden beri aynı yöntemi uyguluyorum. Az buz değil 15 yıllık pratiğim var bu mevzuda.
Dediğim gibi, bizim soyağacının dalları söğüt gibi toprağa bakar. Hani bir gözü toprağa bakıyor derler ya işte bizim bütün dallar eğik sadece biri değil çünkü üstündeki meyveler hormonlu kocaman kocaman. İri iri üzümler teyzelerim, şeker gibi şeftaliler halalarım,..liste böyle uzayıp gidiyor. Evet hormonlu meyveye göre bir hayli tatlılar ve lezzetliler. Bizim emektarı ne kadar ayakta tutmaya çalışsakta ağırlıktan belini büktük caanım ağacın. Asıl korkum bizden sonraki neslin kendine o ağaçta yer bulamadığından yandaki ağaca transfer edilmesi. İşte o zaman yandık, söğüt bahçesine dönecek ortalık!
Not: Geçen pazar kafam kadar hamburger yiyip suçluluktan tüm gün evden çıkamadım. Sonra baktım ki pişman oldukça göbeğim daha çok büyüyor attık kendimizi sokağa. Biraz yürüyüş, biraz aylaklık keyfim yerine geldi. Şimdi o yediğimin borcunu ödüyorum porsiyonlarımı küçülterek. Ayrıca geceleri hala çok acıkıyorum evet hatta böyle evin içindeki fare gibi dolanıp duruyorum. Buzdolabının çevresinde slalom yapıyorum. Çareyi yağsız sütle yapılmış kahvede buldum. Gerçi çoğu insanın uykusunu kaçırıyormuş ama beni o konuda çok durduramıyor. Eğer kahveye yanaşmayan varsa vur kafayı yat. Aç uyumak iyidir, sabaha dümdüz karınla uyanırsın, günün güzel geçer. Öptüm =)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder