21 Eylül 2011 Çarşamba

LÜLE LÜLE SAÇLARIM BEKLEDİ HEP AŞKLARIM



Her dışarı çıkmamda ufak bir facianın eşiğine geliyoruz. Yok ben banyoda çok kalıyormuşum, hep gecikiyormuşuz, onca saat ne yapabilirmiş bir insan? Bıdı bıdı bıdı. Tamam kabul ama asıl merak ettiğim; peki bir erkeğin bakımı ne kadar sürüyor? Belki 15, belki 20 dakika. Bir belgeselde izlemiştim; hipopotamlar da duş almak için aynı süreyi kullanıyorlarmış. Çimip çıkıyorlar ufacık gölete. Acaba hipopotam olma şansım var mı ya da erkek falan? 


Kaş, ağda, saç, manikür, cilt bakımı, dip boyası,...vb. Hepsini topla, tüm gün kuafördesin. Üstelik hayatında bir kere falan değil, her ay rutin olarak (regl ile düz orantı,hesaplayın işte). Hatta bazılarımız abartıp bunu her hafta yapabiliyor. Bu kapasiteye sahip bir kaç arkadaşımda var hani. Bu kadarla kalsa iyi, erkekler bizim kuaförlerdeki kahve ve ikrama da takmış durumdalar. Para harcayalım diye hizmette sınır yokmuş, onlar berbere gidince yıka çık usulü çalışıyorlarmış (hipopotamlardan bahsetmiştim değil mi?). Anlatamıyorum işte, alakası yok. Tüm günümüz orada geçiyor, adamlar da bakıyorlar bizim gitmeye niyetimiz yok açlıktan düşüp ölürsek başlarına iş açılır diye kahve, çay, tost ikramı yapıyorlar. Yoksa kafe olarak hizmet vermek eminim onların da hoşuna gitmiyordur. Birinin seni daha da güzelleştirmek için kendini paralaması oldukça keyifli ama sonuç 'para'lama olunca kabak senin cüzdanın başına patlıyor, eh bir kahveyide çok görmeyin artık.




Orada da beni ufaktan çıldırtan şeyler olmuyor değil. Özellikle ilk gittiğim kuaföre deneme sürüşü olarak fön çekme görevini veririm ama saç uzun ya, abinin kolu kopacak ilk dakika golünü atar ve 'uçları çok yıpranmış, keselim mi?' sorusunu patlatır. Sanırım kuaför eğitiminin bir parçası bu soru, sormazlarsa işlerini eksik yapıyorlarmış gibi hissediyorlar. Kardeşim, ben fön çektirmek istiyorum, kesim istesem başında söylerdim dimi? Sen bakkala süt almaya diye gittiğinde, 'Göbeğin çıkmış, ben sana diet bisküvi vereyim sen onu ye' dese hoşuna gider mi? İşte aynı hesap. 


Erkeklerin diğer bir algılayamadığı konu da kuafördeki fiskos. Evet, kabul dedikodu yapıyoruz yani en azıdan ufak bir kamuoyu yoklaması. Sadece bilgi paylaşımı için yoksa başka bir art niyetimiz yok! Ancak son zamanlarda fark ettim ki kadınlar arasında bu kutsal bilgilerden daha çok diet listesi paylaşılıyor. Yeni trendimiz buymuş.

Not: Artık Sibel Can Dieti popüler değil. Son halini gördükten sonra  bizim hanımlar o listeyi imha etmişler. Üstüne de tütsüyle yıkanmışlar. Kesinlikle kişisel fikrim değil, yan komşum Aylin Hanım Teyze'nin söylemleri.



Farkındalığımı, bana da o listeleri verme ihtiyacı hissedip zorla konuya dahil eden ablalara borçluyum. Sanırım uzaktan bakınca buna baya ihtiyacım varmış gibi gözüküyor.
Yok benim eltim şu kürle bilmem kaç ayda 300kg verdi, yok benim iş yerinden bir arkadaşım şu uygulamayı aldı 400 beden inceldi. Ama o arkadaşların hiçbirinin gerçek kimliğini bilemiyoruz. Devlet sırrı gibi. Kim olduğunu bilemedeğimizden gerçekliğindende emin olamıyoruz tabi. Anlatıyorlar, yersen. Pratik olarak yememen lazım hemde hiç bir şey! 

''Mahalle Baskısı' diye tabir edilen ama kimsenin tam olarak açıklamasını yapamadığı şey var ya, işte bu tam olarak mahalle baskısıdır. Hatta benimki mahalleyi aşıp direkt semt baskısı hatta şehir baskısı halini aldı. Daha kötü olamaz derken İngiltere'de ki arkadaşımın telefonda yeni başladığı rejimi anlatmasıyla daha kötüsüne kavuşmuş olduğumu anladım. Sanırım o anda bilim adamlarının şu uzayda başka hayat var mı? Astral tatiller gibi çalışmalarını hızlandırmaları için dua ediyordum çünkü konuşmanın gerisini hatırlamıyorum. Zira bu gezegende bana çok saadet varmış gibi gözükmüyorda. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder