14 Eylül 2011 Çarşamba

SEVGİLİNİN GÖZÜNDEKİ YAVRU CEYLANDAN YAVRU PANDAYA TERFİ ETMEK



Kabul ediyorum dışarıda farklı mekanlarda farklı yemekler yemeyi seven, ev işi bilmeyen, kariyer ve entellektüel gelişime daha çok önem veren, alışverişe bayılan sıradışı bir eşim. Ama allahtan bizimki henüz sıradan evlilikler grubuna girmedi, böyle giderse hiç giremeyecek. Tamam sevgiliyken kelebek sayısı daha fazlaydı anlıyorum ama evlenince neden işleri değiştiriyoruz ki? Hem böylelikle aşık olduğun ilk 3 ayki zayıflama ivmeni hiç kaybetmemiş oluyorsun. Bence yine o gelmeden hazırlanıp süslenmeli kapıya çıkıp yeni keşfettiğiniz bir mekana gidilip güzel yemek ve içki eşliğinde cilveleşmelisin. Cilve burda karşılıklı yapılan bir aktivite olunca halk arasında 'çifte kumrular' olarak damglanıyorsun, varsın o da olsun. 








İlk zamanlar aşktan mı artık kendini farklı göstermek istemenden mi nedir, adamın yanında hiç yemek yiyemezsin, o da seni zarif narin bir ceylan sanar. Sen o esnada mide krampları çekerken sessizleşir mahsunlaşırsın ama o bunu mağrur olarak algılar. İşte problem tam bu noktada başlıyor. Aynı eve girince eski mağrurluğun kalmayıp normal bir insan oluyorsun. Kusura bakmasın ama evde çikolataları löp löp götürürken karşısında öylece oturmaya en fazla 3 gün dayanabilir insan. Ki ben de dayanamadım. Karşılıklı götürmeye başladık; çikolata, dondurma, makarna,...vb. 


'Ayyy çok romantik' diyen arkadaşlarım 1. senenin sonunda aldığım kiloları görünce eminim fikirlerini değiştirmişlerdir. Ben pompayla şişirmişler gibi inanılmaz bir hızda kilo alırken canım sevgilim olduğu yerde kalmaya devam etti. Yahu o, paketi bitirirken ben ufacık bir ısırık alıyorum, adam yiyor bana yarıyor. Aynen öyle, çünkü erkeklerin metabolizması bizimkiyle kıyaslandığında; biz kaplumbağamızı poposundan ittirmeye çalışan tombik kedi, onlar ferrarisiyle hava atan delikanlılara dönüşüyor. Aynı muhallebiye kaşık atmak aşık olduğunun değil gelecekte senin obez olacağının göstergesidir.

Bu kadar dışarıda yemek yemeyi seven biri ne yapabilir? Ben şöyle yapmaya başladım. Menüdeki 'light' kısmına hiç bakmıyorum zira o siparişi verirsem çok acınası bir durumda olduğumu düşünmesinden korkuyorum. Onun yerine aynı kolondan siparişimi verip tabağın yarısını yiyorum. Vallahi geri kalanına dokunmuyorum. Evet biraz zor oluyor, hele yemeğin tadı güzelse dayanamayacamışım gibi geliyor ama sonra en yakın aynayla bakışıyorum. BOOOM!! Gelinliğin 38 bedendi dostum, şimdi o çatalı hemen bırakıyorsun ve ilgi çekici heyecanlı bir konu bulup sohbeti başlatıyorsun! Sonrası zaten yemekten daha keyifli bir hale geliyor. İşkence yok, yağsız yemek yok, rejim lafı yok, göbeğinin bluzunden çıkıp çıkmayacağını düşünmek yok.


Haftanın neredeyse her günü bir öğün dışarıda yemek yediğim için bir çözüm bulmam lazımdı ve şimdilerde durumu bu şekilde kurtarıyorum. Genel bir doğru mudur bilemem hatta bir dayanağı bile olmayabilir ama bende işe yarıyor. En azından artık garsona sebze graten dediğimdeki o sırıtmayı görmek zorunda kalmıyorum, böylece sevgili  garsonumuzda ömrüne ömür katmış oluyor. Sonuçta herkes hayatta!!




Not: Çikolatalı pastaya dayanamıyorum ama sanırım onu yedikten sonra 3 gün koşmam gerekiyor, o yüzden yoğurt, tatlandırıcı ve meyve ile bir karışım yapıp donduruyorum. Kendimi kandırdığımı düşünüp önümde havuçlu kek yiyen kuzenimi şimdilik takmıyorum, kırmızı elbisemi giydiğimdeki suratını görene kadar. Hıh!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder