11 Eylül 2011 Pazar

BANDIRA BANDIRA YEMENİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ


Bir elimde zeytinyağı bir elimde tereyağı, sanırım çıldırmanın eşiğinde yakaladım kendimi. Uzun süren bir bulanıklıktan sonra kendime geldim. Akşam yemeğe eşimin ailesi gelecekti ve ben hala balıketli olmanın getirdiği sorumluluk ile rejimime devam ediyordum, ediyorum. Kendi yiyeceklerimle insanların hayata karşı mutlu duruşlarını etkilememek için daha lezzetli bir şeyler yapmam gerekir diye düşünüp; soğuk meze, sıcak meze, ara sıcak, ana yemek ve öldürücü darbe olarak tatlı sıralamasını hazırladım. Evet yaptım bunu! Ne de olsa tek amacım karın doyurmak değil, göz doldurmakta fena olmaz hani.

Kendi ailem gelince problem yok, annem zaten doğuştan sağlık düşkünü ve  26 yıllık evlilik sonucu babam da bir yeşil sever oldu. Ama eşinin ailesi yemeğe geliyorsa işler biraz karışıyor ve 5 katı enerji harcıyorsun. O bardaklar bir kere dolu olsun lütfen, yavaş yavaş tadını çıkartarak için!  Bu git-gel durumu tempolu yapılırsa spor yerine bile sayılabilir. Ama benim vücudum fazla akıllı bir yaratık halini aldı son zamanlarda, harcadıklarının yerini hemen doldurmak istiyor. Sanırım spora tepkisini bu eşkilde ifade ediyor.

Ayıptır söylemesi, pilavım çok güzel olur. Ohh, kepçe kepçe yiyebilir insan patlayana kadar. Ama sanırım görümcem benimle aynı fikirde değil. Ellerimle hazırladığım o caanım yemekleri yemek onun için ufak bir seramoni halini alıyor, kökenlerinin bir yerinde japon olma ihtimali geliyor aklıma, çatalda pirinçlerimi görüyorum baldo baldo, teker teker yutuyor. Tabi masanın karşı tarafından sonunda oturmayı başarmış ben kurdeşen döküyorum sıkıntı stresten. O piriçlerle her gözgöze geldiğimizde kaşıntım artıyor. Akşamları yemek yemezmiş normalde ama beni de kıramıyor. Canımmmm! 




Son durum: Karşımda orta yaşlarında incecik bir bayan oturuyor ve ufacık akşam yemeğini kıtırdatırken içimdeki enerji açığı çığlık çığlığa, ben 'Sus, otur yerine, suyunu iç!' diye bağırıyorum ona.Tam bir delilik anı yani.



Şöyle babayla, kayınpederle olduğu gibi ellerimizi balığa bandırarak yiyip, yağlı parmakları dik tutarken bol buzlu acı rakımızı yudumlasak diye geçiriyorum içimden. Hayır bu keyfi sürmek varken, bir inegöl köfteyi 15 hamlede yemek canımı acıtıyor da.

Tamam, dedim ki 'Bugün artık yemeği bıraktım, yemeyeceğim bir daha.' tadı tuzu kaçar hayatın. O masa sohbetleri, çeşitliliğin dayanılmaz huzuru...Ama benim de tartıya çıkınca huzurum kaçıyor. 

İşte o an çocukluğuma geri döndüm.

Bu misafirlik olayının yarası bende hayli derindir. Her misafirlikte babam tam karşıma, annem hemen yanıma otururdu. Ateş hattına hoşgeldiniz! Şimdi anlıyorum ki bu sırlamayla kontrolü daha rahat sağlıyorlardı. Her çatalım yetkili gözetiminde mideme inerken benim de sabrım azalıyordu. Sonra sırf inadına çatlayana kadar yiyordum. Ev sahibi teyzelerin tek ortak özelliği kurdukları cümleydi ; Maşallah baya iştahlıymış! Bu esnadaki yüz ifadelerinin bir tanımını yapamıyorum, yaşamak yaşatmak gerek. Annem kıpkırmızı, babam sağır numaralarında. Ohhh canıma değsin, sen aynı şeyi bana yapıyordun tatlı geldiğinde şimdi sıra bende.




Aslında o günlerde çok kızıyordum ama artık saygı duyuyorum, Annem çok uğraştı benimle. Götürmediği diyetisyen, denemediği yöntem kalmadı. Psikloglara bile gittik. 'Çocuğunuz sevgiye olan açlığını yemek yiyerek bastırıyor!', yahu ne sevgisi ne açlığı doydum patladım ben sevgiden, yok öyle bir şey. Sorun bende değil, sorun endüstride. Şimdi pizzanın kalın hamuru, suflenın akışkan çikolatası, çikolatanın kıtır fındıkları, kuruyemişin tuzlu tadının hiç günahı yokta tüm suçlu elle tutup gözle göremediğimiz sevgide. E tabi, o daha kolay çünkü. Kanıt yok, delil yok, söyle söyle dolsun boşluklar. 'Ben sadece yeme açlığımı bastırıyorum hatta aç olmadığımda bile sadece keyif olsun diye yiyorum.' cevabını veremiyorsun tabi.

Onlara kalsa benim ömrüm boyunca 3 beyazdan uzak durmam lazım. Un, şeker, tuz. Bir de üstte verdiğim listeye bakalım. Tamam. Her şey netleşti. Bugün itibariyle yaşamımı fotosentez eşliğinde sürdürüyorum. 

Tatlı Günler...


Not: Gece acıkınca; yoğurt, salatalık rendesi, taze fesleğen karışımıyla tanıştım. Söylüyorum evde bir şey kalmadı alışverişe çıkalım diye maç varmış mış mış. Başka devre arasına artık.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder