2 Ekim 2011 Pazar
TATLI TATLI YEMENİN ACI ACI GELEN SONU !
Kadınlar Kırkharamiler gibidir, tek farkla; Haramiler mağaralarda ganimet olarak altın, sikke falan saklarken biz üstümüze olmayan kıyafetleri saklarız. 1300'lü yıllarda popomuza cuk oturan 38 beden pantolonlarımızı aradan geçen onca sene ve artan kilo katsayımıza rağmen atamayız.
Hayattaki en büyük lüksüm gardroplarımdır. İlk evlendiğim zaman yani aslında çok zamanda olmadı ama neyse, sanırım biraz sevgilimin gözünü korkuttum. Sadece benim kıyafetlerimi toplamam üç gün sürdü. Evlilik sözleşmemin (yazılı belge olmaması hala canımı sıkıyor) ilk ve tek üç maddesi : kıyafet ve ayakkabı alışverişime karışılamaz ve evin bir odası onlara tahsis edilir ayrıca bu konuda en ufak bir dır dır karşı tarafa elbise, çanta,..vb şeklinde ödenerek hata telafi edilir idi. Gel zaman git zaman dolabın içi açtığında üzerine çökecek ufak çaplı bir bina hacmini aldı. Ancak içindekilerin anca %20 sinin içine sığabiliyordum. Sen adama uyup yersen gece gece pastaları, gün gelir ayakkabılarının içine bile giremezsin...demedi kimse.
Bir sabah en sevdiğim siyah elbiseyi giyme şevkiyle uyanıp dikildim benim mağaranın önüne. Rüyama mı girdi, şeytan mı dürttü hiç bir fikrim yok, kendimi elbiseye sığmaya çalışırken buldum. Xl insan, S elbise denklemimin tam ortasında 'Nesef alamıyorummm!!! ' çığlığıma eşim yetişti. Fermuar ile kol bölgesi arasında bir yere sıkışmışım söylediğine göre. O dehşet anları hala gözümün önünde, taptaze. Bu durum yememe engel oldu mu, gözümü korkuttu mu? Evet ama 3 gün. Meyve, salata ve yoğurt ile başlayıp kebapla biten bir azim öyküsü. Uğursuz pazartesi işte, benim suçu değil. Pazartesi başladığın her şeyde mağlup olursun, taktik değiştirip salı günü bir işe başla bak nasıl başarılı olacaksın. Benimde tek hatam rejime pazartesi başlamak olmuştu. Tamamen kendimi avutuyorum, perşembe bile başlasam sonuç aynı olurdu, bende başlamamaya karar verdim.
Hiç başlamadım evet, küçük pantolonlarımı katlayıp kaldırdım, gözüme ufak gelen elbiselerimi bir daha denemedim bile. Daha büyük bedenlerde elbiseler almadım elbette ama kendime işkence etmekten vazgeçtim. Şimdi hala giymeye cesaret edemediğim, eşime o anları tekrar yaşatmak istemediğimden dokunamadığım elbiselerim var ama sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Çünkü işin sırrı o kıyafetlere bakarak kendinle kavga etmek değil, sevdiğin ruhuna daha sağlıklı ve mutlu bir beden vermek için emek harcamak. Yan masadaki incecik ablanın, mutsuzluğunu katlarcasına homurdanarak salatasını didiklemesini gördükten sonra, eminim artık bu yazıya nokta koyabilirim. Nokta!
Not: Ananas, armut, çilek ve elmadan oluşan ufak bir meyve salatası yapıp üzerine birazcık tarçın ve tatlandırıcı attım. Artık sağlıklı yemek konusunda doktoramı yapmam gerektiğine inanan sevgili fit eşim 4 tabak yedi. Canımm benim =) Leğenle yiyebilmekte onun lüksü tabi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder