28 Ağustos 2014 Perşembe

EN ÇOK SEN OLDUĞUN O YERDE

Otel hayatını acayip seviyorum ya da tatilde olma ruh halini, emin değilim tam olarak hangisi olduğumdan ama yinede bavula tıkışmayı başka yerlere gitmeyi pek seviyorum, ondan 100 puan eminim işte. Temiz çarşaf, saatinde hazır yemekler, kalıcı olmamanın getirdiği rahatlık, sadece senin mutluluğun için düzenlenmiş alanlar, saat ve bilgisayar kullanılmayan günler.... Bu sene yapamadığım tatilin hasretinden (Doktor yasağı haziranda gelince bizim temmuz ve eylül tatilleri de doğal olarak iptal) daha önce yaptığım tatillerin fotoğraflarına sardım resmen. Kendimi uyurken banyoda arada koltukta otururken bile denizde kulaç attığımı hayal ederken yakalıyorum. Bu deniz mevzusu beni çok kötü etkiledi gerçekten, içim kurudu resmen. Sürekli kendimi hayal kurarken buluyorum. Kış çocuğu olarak deniz ve kuma olan bu düşkünlüğümü açıklayacak bir tanım var mı emin değilim. Güneş konusunda aynı şekilde tutkulu değilim hatta hayatımda belki bir belki iki kere 15 dakikadan fazla güneşlenmişimdir, genelde denizim içinde salınırken yanarım ben, hem kaslarım enerji depolar, hem ruhum arınır hem de efsane bronz yanarım. Denize veya havuza girebilen kardeşlerime bu garibandan ufak bir hatırlatma; su yani özellikle tuzlu ve mineralli su, ki bu baya baya deniz oluyor, sanıldığının aksine topraktan daha çok enerji akışı yaratır, nötralize eder ve bence bedenin yeniden doğuşuna katkı sağlar. Büyük laf etmiyorum, mantık bu yönde. Bilinçaltı rahme düştüğün anda oluşuyorsa... Bilinçaltının en sünger olduğu zamanlarda bir sıvının içerisindeydin ve ilk dünyayı orada tanımaya başladın, dokunmaya ve duymaya başladığın o zaman, en korunaklı ve en çok sen olduğun yer... Suya geri döndüğünde, biraz sakinleşip suyun kuvvetine kendini bırakıp birazda savrulduğunda bilinç nereyi anımsayacak? En çok sen olduğun zamanı. 

Denizi özledim ben, doğamdan kopartılmış yabani bir bitki gibi hissediyorum kendimi, sağa sola sataşan. Ben yapamıyorum bari siz keyfini çıkartın.

Öptüm

25 Ağustos 2014 Pazartesi

TEPSİ GÖBEĞİN DOKTORLARLA İMTİHANI




Rutini nedir bu dönemde bir insan evladının; haftalık doktor kontrolleri ve kan testleri... Doktor kontrolüm vardı dün. Baya keyfim yerine geldi, dışarı çıktım, süslendüm, gezdim, mini bir alışveriş bile yaptım, arkadaşlarımla kahve içtim (teknik olarak kahveyi onlar içti, ben meyveli frozena talim) ohhh şahaneyim derken doktorum beni gördüğü anda 'Oooo tepsi gibi olmuşsun' demez mi... Haydaaa, o ne demek ola ki, ne tepsisi, nerem tepsi, nasıl bir tepsi tam olarak? Taşıma mevzusu yüzündem mi tepsi, aklım karıştı emin olamıyorum.. Moralim de birazcık katman altı bir kaç basamak. Sanırım bu duygu durumum bedensel durumumla orantılı değişik, garip, alacalı falan. E vitaminli bir kremim var sürmem lazım, yoksa oymalı tepsiye döneceğim (ne de olsa önümüzdeki günlerde daha büyük bir tepsi olacağım :/ )bir türlü zamanını tutturup alışkanlık haline getiremedim. Aslında oldukça önemli bir detay, nemlendirme besleme ve bunu gibi bir çok dişi tabir var dilimin ucunda.


Not: Doktor kontrolünde olmak her daim önemlidir ama özellikle fazla kilo ile hamile kaldıysanız Diyetisyen şart bu dönemde, ama erkek olamamasında manevi olarak fayda var (normal zaman için oldukça başarılılar elbette ama bu durum özel, kusura bakmayacaklar artık, bu da sadece bizim bildiğimiz bir mevzu) olaya hakim olmadıkları için sizin iştahınız ve istekleriniz karşısında garip tepkileri var, mevzudan haberleri olmadığı için hassasiyetleri de doğal olarak yok, beklediğini bulamamanın hırsına bürünüyor insan, nasıl bir doktor 9lu çay verir hamile hastasına... O yüzden özellkle 'Anne' diyetisyen candır. Halini anlar, kıyak yapar, hasta değil aynı kulübün üyesi hissettirir.


Sevgiler


20 Ağustos 2014 Çarşamba

KAFAMDA DELİ SORULAR

Bunda da canım çekti ondan da ama hiç birini yiyemiyorum yemek sorun değilde hepsi yerine şeftali yemeye zorlanmak sorun oluyor artık, çocuk muyuz biz kardeşim kandırır gibi al sen bunu ye kesilir tatlı isteğin. Pardon da kimin ihtiyacı kesiliyor bu şekilde? Hayır var da böyle bir yöntem bana mı işlemiyor onu anlamaya çalışıyorum. Yemek tatlı vızzzz, boşver hepsini de en fenası insanın kendi kendine yetememesi durumunda yetecek kimsenin kimselerin arazi olması. 

Farklı şeyler bekleniyor hayatın bu döneminde, daha garip değişik bir tip oluyorsun, güzel tatlı falan da değilsin yani o baya sağlam bir züğürt tesellisi. Yanında  kimsede olmayınca, iki lafın belini kıramayınca, beklentilerin karşılanmayınca, kendini özel ve değerli en azından bir kaç aylığına hissedemeyince hissetmeye katkı görmeyince, herkes kendi dalgasına bakınca, sitem alınganlık falan değil bu yavru kuş, baya bayaaa hayal kırıklığı şangur şungur. Aman aman zaten olmasın, varlığı toplam nüfusun yokluğundan daha büyük bir bela, her lafı üzmek için her bakışı eksik bulmak için dediğim kişilikler oluyor tabi onları kayıt dışı bırakmayı öğrendim aklımda. Ama yine de tüm bu olaylar olurken Prensesliğe terfi edeceğim gün bugündür Hahayyyyt!! diye düşünürken kahrı bela Rumpelstiltskin hikayeye dalarak seni çevreni artık kim varsa ortalıkta kasıp kavurur, iş baya masaldan korku filmine evrilir ve hoooop kendini Unutulan Güzel ve 7 Hiçkimselere talim ederken bulursun. 

En temizi beklememek, net, mis gibi, akmaz kokmaz iş, ne iste ne üzül falan filan. Yok yok evde oturmaktan, tatlı ataklarından, hadi o da olmadı kesin hormonlar dalgalandığından oluyor tüm bunlar deyip geçsek mi hızlıca üstünden ne.
KAFAMDA DELİ SORULAR...


Not: Görseller eski Bana ait, Beyaz Fırında kendimi o porsiyondan bu porsiyona attığım zamanlar yani. Sırayla; Polka, Çilekli Milföy Pasta, Muzlu Rulo ve Balkabaklı Cheesecake. Yazdıkça bile tansiyonum düştü, ben biraz şeftali atıştırmaya gidiyorum. Bye

18 Ağustos 2014 Pazartesi

HORMONLARIMIN ELLERİ ÖPÜLESİ ALINGANLIKLARI


Bu yaz çok yazacak bir şey bulamadım, yaşayamadım ki yazayım, saksı mode on. Denıze ben mi girdim, ben mi yüzdüm amann şöyle kulaçlar kulaçlar masmavi. Ben mi kastım baharda da yazın cillop gibi salındım çeşme bodrum kos hadi bilemedin mykonos. Başka işlerim oldu benim, vaziyetler başıma üşüştü ben de attım kendimi başka başka yerlere çalıştım durdum.. Sonrası da oldu tabi ama onu başka zamana dertleşiriz, konuşuruz kırarız iki lafın belini. Siz şimdi deniz kenarı havuz alemlerdesiniz ben de ayrı bir alemdeyim, sorma sorma derdim büyük dokunsan dökülecek eteklerimden kaya kaya laflar da gidip birine çarpacak diye 1.vites homurdanıyorum. mailler birikmiş, nasıl verdin kiloları, geri aldın mı ya da nasıl koruyorsun formunu, şu diyetisyeni tavsiye eder misin?? Hepsine cevabımdır: Hoyyyyt bir durum yahu ne zayıflaması, yok kardeşim aylardır 2gr veremedim, bir süre daha veremeyeceğim, çokta tınnnn günler torbaya mı girdi daha önümüz kış ve genciz yani şunun şurasında hepsini hallederiz şişşşştttt, iradesiz adam sende pabucumun bloggerı. 

Tek kişi olsak ben gösterirdim yaz, bikini falan bayada takmıştım kafaya zaten kesin yırtardım bu işi (çok pis konuştular bıdır bıdır arkadamdan da kulağıma geldi, art art niyetler peşisıra cümle alem sanki ağzının içinde konuşuyor gizli kalacak sanıyor fesat ruhları, çıktı mı o laf bir kere senden her türlü duyarım ben) ama dediğim gibi yerim dar 2 kişiyim, ona rağmen gönlümce yiyemiyorum böyle ohhh deyip vur patlasın çal oynasın partiliyemiyorum kremşanti üstü sweetcherry  modunda. Şeker çıkmasın, tansiyon olmasın, aman obez bebek olur, gelişimi engellenir, bize mi vurdu bu piyango arkadaş lab araştırma bu kadar gelişmemişken ne yapıyordu insanlar, gözlernin akından mı anlıyorlardı da önlem alıyorlardı? Bence garezi bize tıp, teknoloji ve gelişimin. Bundan sonra biraz kendi gelişimimden bahsedeceğim, çok bildiğimden falan değil aman ha, yaşayarak kör topal tecrübe ettiğimden. Mesela 10kg+ fazlası olup hamile kalanların canı can değil, aşeremez, her gün tatlı yiyemez. 20kg ve üzerinde fazlası olanlarsa yandı ki ne yandı (bu grup benim adamlarımla dolu, canlarım benim mucxx mucxx ben yanınızdayım annem) ne tatlı ne hamurişi ne de öyle kalça göbek büyütmece; her yemekten sonra 20dk hafif tempo yürüyüş, bol su, şekerli gıdalar kesinlikle yasak haftada bir falan da yok öyle yağma, çok canın çekerse al bir havuz kemir :/ . 

Tüm hormonlarımın ellerin öpülesi alınganlıklarına, huzursuzluklarına veya tüm art art niyetleri peşi sıra dizilmişlerın bugün hortlamasına rağmen kanatlarım var benim ruhumda, uzun uçar hayallerim mavilere aşık, gözlerim hep bir güneş kamaşması böyle bir çocuk halleri çocuklu hallerden, ne bileyim işte hep o yiyemediğim şekerelerin akmış bulaşmış pembeleri ellerimde...


Anlatacağım daha uzun uzun, zaman bol ;)


Not: Son zamanlarda yeni favori kurgu çiftim bu topraklardan, Yaren ve Carlos'a öpücükler sevgiler hörmetler, içimde ki damar yolunu meydana çıkartıp kökenlerime döndürdükleri & yüzümü koltuk minderi kıvamındayken kocaman güldürdükleri için... Yemişim Hollywood'un snoob repliklerini, yanarım yanarım oy oy oyyyyy.


Öperim