10 Aralık 2013 Salı

DOLAP DETOXU & PAYLAŞMA ZAMANI


Alışveriş yapmayı pek severim. Yani sadece sevdiğimden değil bazen ihtiyaçtan alışveriş yaptığımda elbette oluyor ama çoğunlukla ihtiyacım olmadığı halde alıyorum. Evet kafam karışık biraz, neden bu kadar kıyafet aldığımızı ve bizi neden bu kadar mutlu ettiğini 'Oh aldım, eve getirdim dolaba koydum, şimdi içim huzurlu, giymesem de olur, benim artık ne de olsa' gibi bir hırsa kapıldığımı anlamıyorum. Sonuçta dolabımdakilerin pek azını kullanabiliyorum. Gerçi bunun en büyük sebebi kilo almış olmam ama yinede mesela ayakkabı mesela çanta. Kızıyorum kendime, kazandıklarımı sanki butiğim varmış gibi kumaşa yatırıyor olmam sağlıklı bir gelecek planı değil, biliyorum. Annem falan bu satırları okuyorsa eminim ağlıyordur 'Sonunda akıllandı benimki' diye düşünüyordur. Aslında kısmen haklı. Artık sadece ihtiyacım olduğu kadarını alıyorum, çünkü kafamda bir plan var. Yani aslında istediğim bedene indiğimde hiç alışveriş yapmasam 4 yıl giyebileceğim üst baş mevcut, şu andaki halim için olmasa bile gelecek 6 ay sonraki halim için içim pek rahat. Efendim lafı uzatmadan dolap detoxuna geçiyorum. 



Ben her sene iki kere olmak üzere ( kafam bozuksa 3-4 oluyor, canım sıkıldıkça dolabımı düzenlerim) dolabımda giymediğim kıyafet, ayakkabı, çanta aksesuar ne varsa ihtiyacı olan kişilere veririm. Aman yanlış anlaşılmasın bu bir hayır işi vs değil. Biz birbirinin küçülmüşüyle büyüyen bir nesiliz, kuzenler olarak aramızda hala böyle bir ritüel var. Eskiyen değil olmayan veya artık giymekten hoşlanmadığımız kıyafetleri birbirimiz arasında döndürürüz, herkes alacağını aldıktan sonra kimsenin ihtiyacı olmayan elbiseleri alır bu sefer mahallemizde isteyenlere veririz. Böyle bir çember bu. Hem dolabımızda yer açılıyor hem de 2 yıldır giymediğimiz ama severek aldığımız o kazağı bu kış giyecek birilerinin olduğunu bilerek rahatlıyoruz. O kadar para boşa gitmemiş oluyor. Bu detoxu yapmayı sevmemde ki en büyük etkenlerden bir diğeri ise, dolabımda ki o boşlukları ve ferahlama hissini görünce 'Evrende yer açın, yüklerinizden kurtulun' lafı geliyor aklıma, bu kadar maddeyi sahiplenmek onların sahibi olmak onlar için çalışmak kazanmak vs vicdan azabı çekiyorum. 

Neyse ki eşyalarına çok bağlı biri değilim, Annem bunu 'Hiç bir şeyinize sahip çıkmıyorsunuz ki!' diye tanımlasa bile ben bunu özgürleşmek olarak algılıyorum. Vitrinde vurularak hatta taksit yaparak aldığınız ama bir kere bile giymediğiniz o kırmızı elbiseyi yada bacaklarınızı uzun gösteren ama üzerine durmakta zorlandığınız için 3 saatten uzun kullanamadığınız o şahane ayakkabıyı vermek zor biliyorum ama sakin olun 'Her şey illa sizin olmak zorunda değil!'. Paylaşmakta lazım bazen. Böylelikle hem kendinizi hafiflemiş hissedeceksiniz hem de güzel bir harekette bulunmuş olacaksınız. Haydi dolap detoxunun en önemli tüyolarını okumaya...

Bu kadar çok ayakkabıya mesela şarkıcı değilseniz hiç ihtiyacınız yok
Her birini giyecek kadar gün yok zaten.



Bütün kıyafetlerinizi yatağın üzerine serin ki dolaba geri yerleştirmeden önce kirli veya lekeli olanları ayıklayıp giymeden yıkamanız mümkün olsun.

2-3 yıldır giymediklerinizi kesinlikle verin, ileride işime yarar diye saklamayın.

Gerçekten uzun zamandır giyemediğiniz ama çok sevdiğiniz kıyafetleriniz eminim vardır. 15 kg verdikten sonra giyeceğim diye inat ettiklerinizi ayrı bir bölümde saklayın ama bu parçalar 10 adetten fazla olmasın. Arada bir bu bölüme bakın, hırs yapın annem, çok iyi geliyor.

Aynı kot renginden aynı modelden eminim kırk tane vardır, en sevdiğinizi saklayın, size en yakışanı ve en sık giydiğinizi ayırın, diğerlerinin durması bonus kazandırmıyor size. Yeni adresine gönderin.

Gömleklerrr gömlekler, hala yıpranmamış ve sık giydikleriniz kalabilir ama aynı desenin bir kaç rengi olması bir anlam ifade etmez, kombinlerinizi düşünün, kombinleyemedikleriniz attaaaa.

Elbiseler konusunda ben pek zorlandım, hepsi farklı model renk vs. 6 tane siyah elbisem olduğunu fark edince 3 tane az giydiğim, şık bulmadığım kendime daha az yakıştırdıklarımı verdim. Kalan 3 tane az bir rakam değil, biri günlük uzun biri günlük ortaboy biri daha şık bir model. E bu kadarı yeterde artar bile.

Şal, atkı bere vs kesinlikle bir yere tıkıştırılır ve elinize ne geçerse kullanılmak üzere istiflenir. Onları da ayırın, takmadıklarınızı uzun süre takmayacaklarınızı verin, kalanları rulo yaparak dizin, düzenli olursanız daha kolay süslenebilirsiniz =)


  
Etek ve pantolon konusunda radikal olmak lazım, hatta mümkünse deneyin, aklınızdan ne ile nerede ve ne zaman giyeceğinizi düşünerek eleyin. Pantolon en sık alınan şeydir, vermekten korkmayın, çook ihtiyacınız olursa yenisini alırsınız, her ay yeni kup dikiş model ve kumaşlarla yeni ürünler çıkıyor nede olsa.

T-shirt, mümkünse hepsini verin gitsin. Malesef en sevdiklerim 3 yıkmaya dayanmıyor bile. Hemen bir yerleri sarkıyor, iplikleniyor vs. Öyle giymektensen 4-5 adet düzgün t-shirt olsun yeter. Temiz olsun bizim olsun.

İç giyim, çorap ve pijamaları kimseye veremeyiz ama bu atmayacağız anlamına gelmiyor. Atamaya karşı olmadığım tek ürün bunlar. En ufak bir eskime izi olanı atarım, biriktirmem, o çekmecelerde eski parfüm şişeleri bile saklanmalı bence.

Çanta ve ayakkabı vermek işin en zor kısmı. Bazı ayakkabıları çok severiz ama deforme olmuştur, işte onları tamire verebilirsiniz. 8-9 kereden fazla giyerim ben bunları diyorsanız kalsın, klasikler kalsın, en egzantrik olanlar da kalabilir ama diğer vasatlar, ucuz diye aldıklarınızı ayağınızı çok vuranlar yeni sahiplerine gitmeli. Çanta düşkünüğü olanları hariç tutarak belli başlı kombinleri, çok sevdiklerinizi ve deve yüküyle para ödedikleriniz dışındakiler gidebilir, yeni sahipleri eminim daha çok kullanacak hakkını vereceklerdir.


Tüm eşyalarımız düzenlemem benim tam bir iş günümü aldı =) makyaj malzemelerinden küpelerime kadar her şeyi düzenledim. Evden bir poşet çöp çıktı of ki ne of, tertemiz oldu dünyam, yeni sahiplerine gidecek poşetler ise ütülü ve tertemiz katlanarak düzenlendi. Şimdi bir hafifim, bir özgür ve daha kolay giyinebiliyorum sabahları, daha çok seviyorum kıyafetlerimi. En azından artık neyim var neyim yok takip edebiliyorum, o kadar makul bir sayıya düştük =)


Sevgiler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder