29 Ocak 2014 Çarşamba

BİR GÜNÜNÜZÜN NASIL GEÇTİĞİNİ HAYAL EDİN


En sevdiğim gün tarifi nedir diye sorsalardı; işte benim rüya takımım karşınızda.

Sabah erkenden kalkılır, yulaf kepeği ve yumurta ile yapılmış krep üzerine biraz şekersiz kızılcık marmelatı sürülüp yarım muz ve kivi ile yapılan kahvaltının yanında bir fincan şekersiz kahve.

Hemen sonrasında sahilde sağlam bir yürüyüş, en az 1,5 saat.

Güzelce terledikten ve negatif duyguları suya bıraktıktan sonra sağlam bir duş ve bakım zamanı.

İşlem tamamlandıktan sonra en sevdiğim yer olan bloğumun karşısına geçip elimde bir fincan yeşil çay ile yazılarımı tamamlamak.

Sonrasında gerçek işlerimi tamamlamak:). Eee ne de olsa para kazanmak lazım, o kadar okuduk, sıralarda dirsek çürüttük.

Akşam yaklaşırken yemeğin hazırlanması ve sevdiceğin beklenmesi.

Akşam yemeğine eşlik eden sağlam bir dvd ve sonrasında güzel uykuya dalmadan önce biraz kitap karıştırmak.Karıştırmak dediğime bakmayın en az 2 saat sürüyor bu fasıl =)


Her gün aynı rutini yapabilirim, eğer yürüyüşüme sevdiğim bir dostum da eşlik ediyorsa ya da akşama misafir durumu varsa ohhhh değmeyin keyfime. Her günümüzün hayal gibi geçmesi dileğiyle. 

Sevgiler

27 Ocak 2014 Pazartesi

PAZARTESİ SENDROMU YAŞAMAYAN BÜNYELERE, GÜNÜN DETAYI No.08


Haftasonlarını seviyorum hem de çok çok. Bu seferki de aynen sevdiğim gibi geçti. Pazartesi sendromu yaşamasam da bu hafta açılışını güzel günlerden bir kare ile yapmak istedim. Şarap-peynir gecesi yapıldı arkadaşlarla kuzenlerle, bir sohbet bir sohbet. Kırmızı şarap güzelse bir kadehe hayır diyemem, sağlık açısında da faydalarını artık 10 yaşındaki çocuk bile biliyor, özellikle rejim zamanı dozu kaçırmamak oldukça önemli.

Bu haftasonu kitap okuyarak, kendimi dinlendirerek, dostlarımla zaman geçirerek ve sevdiceğimin misss kokulu sürprizi ile enerji depoladım, motivasyonum arttı, güzel filmler izledim (American Hustle, Pi'nin Yaşamı, vs)



Sevdiklerimden birini kısa dönem yolculuğa uğurladık, hasret biriktirdik, öptük sarıldık bir daha ki görüşmemize kadar sevgi doldurduk içimize.

Dostum B.'nin doğum gününü kutladık, oynadık, yedik, kahkaha attık. İyi ki doğmuş dedik içimizden yüreğimizden.

Kısacası bu haftasonu sevdiklerime sarıldım bolca, yeni umutlar ve hedefler koyduk önümüze.. Haftaya doktor randevu ve kontrollerimle devam edeceğim. Bakalım neler çıkmış minik bedenimde =). Onların da detayları yakında..

Sevgiler

24 Ocak 2014 Cuma

BİR ÇÖZÜM BULMUŞ OLABİLİR MİYİM ACABA? 2014'ün HEDEFİ, SAĞLIKLI YAŞAM 2/2


İşte o kilomun pik yaptığı günden itibaren kendimi değiştirmeye karar verdim...

Neredeyse tüm ömrüm bu savaşla geçmişti, sayısız doktora gitmiş ve tonlarda liste uygulamıştım. Ama hep başladığımdan daha kötü bir noktaya geliyordum ve ruhum küçülüyordu. Potansiyelim, yeteneğim kaybolmuştu çünkü aklımda sadece bedenim ve sorunları vardı. Sizle paylaştığım tüm o kişisel gelişim ve sakinleşme sürecinin sonunda yavaşladım. Hayatımda köklü değişiklikler yaptım. Bu süreçte hiç kilo vermedim, hatta sanırım 4 kilo aldım yani şimdi vermem gereken 20li rakamlı bir kilo vardı. Hiç bir kıyafetimi giyemiyor, fotoğraf çekmek içimden gelmiyordu ama bu sefer bir çözümün olduğunu biliyordum. Sakince çözümü aramaya başladım, bir çok yerde bir çok şekilde, biliyordum o bir yerlerde ve bunun bir sonu var. 

Doktora yeniden başladım, listeye elimden geldiğince uymaya çalışıyor ama asla kötü gıdalar tüketmiyordum. Çikolata en sevdiğim canımmm onu bile uzaklaştırdım hayatımdan, buzdolabını revize ettim. Kilo verdim mi? Hayır. 2kg yağ kaybından başka son 3 aydır hiç bir değişim olmadı bedenimde. Bir sorun vardı ve biliyorum çözümü henüz bulmamıştım. Sakindim ama bunun devam etmeyeceğini biliyordum ve 2014 için çoook umutluydum. Hayatımda kendim için yapabileceğim en iyi şeyi zaten kendimi değiştirerek daha mutlu olarak yapmıştım ve biliyordum o çözüm bana kendi gelecekti ki geldi. 

Geçen hafta, Annemin doktor bir dostuma bambaşka bir sebeple gittik. Görüşmeyeli sadece 8 ay olmuştu. Beni görünce 'Ufaklık n'oldu sana? Neden bu kadar kilo aldın?' dediğinde ben böhümmmmmmm diye açtım muslukları. Anlattım durumu. 'Sen yediğin için bu kiloyu almış olamazsın, hormanlarla ilgili diye tahmin ediyorum, halledicez, şahane bir arkadaşım var ona göndericem seni, farklı bir yaklaşımı vardır, seni bir kalıba sokmaya çalışmaz, kalıbı sana göre şekillendirir! dedi. Bu arada bahsettiği doktor bir endokrinoloji doktoruydu. Ah bu hormonlar. Ama çözüm işte bu, bir yerlerde bulmanız için bekliyor hınzır. Tesadüf gibi gördüğümüz bir çok an aslında büyük bir yolun sadece bir parçasıdır, görmek ve ilerlemek sadece şansa değil aynı zamanda ne kadar çok istediğinize bağlıdır. Sonra telefonlar birbirini izledi, randevular alındı ve doktora ulaştığımda yine yine testler. Ama bu sefer bir farkla. Kendi kendime yapacağım bir test daha vardı. Şeker ölçümü!! Hastanedeki kan alımı bittikten sonra eve yanımda bir aletle döndüm. Sabah aç karnına ve yemeklerden 1 saat ve 3 saat sonra şekerimi ölçmem için bir aletti bu. Bugün 3. günüm. Yahu insanın iğneyi kendine batırması ne zor bir mevzuymuş. Boşuna iğne çuvaldız atasözü söylenmemiş. Parmaklarıma bakıp bakıp üzülüyorum, vallahi canım acıyor. Diyabet sorunu yaşayanların Allah yardımcısı olsun gerçekten zormuş. Sonuçlarımı haftaya göstereceğim doktora ama en son yaptırdığım tahlillere ve sonucu çıkmış olan şimdikilere bakıp kıyaslayınca tablo vahim! Verilen her kalemde sınıfta kalmışım. Muhtemel tablo şudur;

İnsülin Direnci mi o
Tsh uçmuş
Ferritin düşmüş mü

merhaba!!!!

Doktorumun bana koyacağı teşhis ve tedavileri de paylaşacağım sizlerle. Çünkü ben yemek yediğim için değil hasta olduğum için kilo alıyorum ve tedavi edilmediği sürece hep başa dönüyorum. Bunun artık bir son bulması lazım ne de olsa 2014 başladı bile =)  Aslında biliyordum yani tahmin ediyordum ama adı konmadığı için bazı bazı vicdan azabı da çekiyordum, sanki ben yapıyormuşum bunu kendime gibi. 


Derdim bloğumu ağlama duvarına çevirerek ah ben bunu yaşadım ah ben böyle üzüldüm ah anam ah babam diyerek yakınmak değildi. Su içsem yarıyor diyenler haksız olmayabilir gerçekten, yapıyorum ama kilo veremiyorum diyenler de. Tüm bu süreçte iradesini ve inancını kaybederek dikkat etmeyi bırakarak çok daha fazla kilo alıp çok daha sağlığı bozulan insanların sayısı da pek az değildir diye düşünüyorum. Ben bir örneğim sadece, yaşanan bir çok örnek arasında, bütünün küçük bir parçasıyım. Sadece yanlış beslenildiği için değil bazen elinde olmayan sebeplerle, hormonal dengesizlik, hipotiroid,  metabolik sendrom gibi adı aklıma gelmeyen veya bilmediğim bir çok sağlık sorunundan dolayı bu noktaya gelinebiliyor. İnancınızı kaybetmek yerine sorun eşe dosta 'Bildiğin sağlam bir endokrinoloji uzmanı var mı?' diye. Didik didik etsinler, baksınlar, her ihtimali göz önünde bulundursunlar, yeter ki bilin "Gerçekten yeme bozukluğunuz mu var yoksa başka bir 'şey' mi?". 

Çözüm siz aradığınız sürece orada bir yerlerde, aynada küçümsemeyin kendinizi, umutsuzluğa kapılmayın. Çözümü olmayan hiç bir soru sorulmaz hayatta.. Matematik gibi =) Sayıları değiştirelim, sonuç değişecektir!

Sevgiler



22 Ocak 2014 Çarşamba

BİR ÇÖZÜM BULMUŞ OLABİLİR MİYİM ACABA? 2014'ün HEDEFİ, SAĞLIKLI YAŞAM 1/2


Son bir haftadır fazla yazamadım, özen gösteremedim biliyorum. Bunun rahatsızlığını yaşıyorum elbette ama bu süreç bu yazıyı yazmamda oldukça etkili oldu diyebiliriz. İyi haber şu ki bir çözüm buldum!!!

Çocukluğumun son zamanlarından yani 10-11 yaşından beri fazla kilolarımla sıkıntılar yaşadım. Aslında hep fazla kilolu değildim. Bir sene kilo alır sonra verirdim. Yani hafif kilolu sınıfında olduğum söylenebilir. Tabi buna şimdi bakınca öyle görüyorum, o zamanlar hep çok kilolu görürdüm kendimi, sadece ben değil okuldaki arkadaşlarım da benle aynı fikirde olsa gerek ben ve benim gibi zayıf olmayan herkese isim takıyorlardı. Bugün onları ifşa ederek çocukken yaptıkları acımasızlıkları ve bu acımasızlıklara maruz kalan diğer çocuklarda bıraktığı yaraları yüzlerine vurmayacağım, onların da çocuk olduğunu unutmamaya, bugün ki bilinçleri olsaydı daha nazik davranacaklarına inanmak istiyorum çünkü.


Gel zaman git zaman topladım elbette kendimi, üniversite yıllarımda özellikle yurtdışında okuduğum ve sürekli hareket halinde olduğum ve okuluma dahi yürüyerek gittiğim için ( İstanbul'un dünya şehri standardına geldiğini söyleyen yetkililere kaldırımı olmayan, olup ta delik deşik olan ve yürüyerek sağlıklı bir insanın bile bir yerden bir yere gidemeyeceği kadar kötü yaya yollarının olduğu semtlerin fotoğraflarını göstermek ve sormak istiyorum k düzgün kaldırımı olan bir yer henüz göremedim. "Ben 20'li yaşlarında biri olarak yürüyerek istediğim yere ulaşamıyorsam bahsettiğiniz neyin standardıdır acaba? Hobbitlerin mi?") asdece balık etli kalmıştım. Maşallah enine boyuna, sülale normları dışında bir fiziğim olduğu için hayatımın hiç bir döneminde çıtı pıtı olmadım. Ama bu kadar kilolu da olmamıştım. Bu sürekli ver-al kiloları dönemlerinde doktor ve diyetisyen yardımım eksik olmadı. O nedenle şu anda ezberimde ne sağlıklı ne değil, listeler, tüyolar hepsii hepsii mevcut. 

Bundan bir kaç yıl önce önlenemez hızla kilo almaya başladığımda ki bu bloğu yazmaya başlamamla neredeyse aynı süredeydi bir diyetisyenim daha vardı. Sağlıklı Beslenme Uzmanım maalesef verdiği listeye harfiyen uyduğuma inanmıyor ve verdiği o rejime rağmen her hafta düzenli olarak nasıl 1kg aldığımı anlayamıyordu. o süreç oldukça zordu benim için. Normal hatta iyi kiloda bir insanken +10, +12, +14 olarak hızla kilo alıyordum. Psikolojim darma duman. Yemiyor, yiyenleri görünce kıskanıyor ve asabi bir tavuk şeklinde gezinirken kilolarıma kilo ekliyordum. En son sevgili diyetisyenin 'Efendim ben bilmem kaç kişiyi zayıflattım, ama listeye uydu hepsi, bu aldığınız kilolar liste dışında davrandığınızı yani kaçamak yaptığınızı gösteriyor, aksi mümkün değil, bence yediklerinizi yazın!' dedikten sonra ağlayarak Anneme başvurdum. Koskoca insan yani geldiği hale bakın, yuh. Rejim yaptığınız, üzerine spor yaptığınız halde kilo veremediğiniz hiiç olmadı mı? Bu sizi pes etme noktasına getirmedi mi hiç? Kulübe hoşgeldiniz. Neyse efendim bu olaydan sonra hemen tuttum bir endokrinoloji doktorunun yolunu, dedim böyle böle. Arkadaş bir test listesi çıkardı sanarsın Kızılay'a kan bağışı yapıyorum, 7 tüp kan aldılar. Sonuç:

Tsh: fırlamış gidiyor, kendi özerk bir bölge ilan etmiş, benden bağımsız.
Ferritin: Demir yok demir, başın ağrır tabi.
Tam Kan Sayımı: otur 0!
vs
vs
Doktorum baktı ve dedi ki 'Bu tabloda senin için en son şey kilo verme hevesi olmalı, sağlığını kaybetmişsin önce bunu toplamak zorundasın!'.. Verdiğin listeye uymuyor muymuşum? Kaçamak mı yapıyor muşum? Kilo vermemem gibi bir şey söz konusu olmazmış mı?

Tiroid hormonunun düzelmesi ve normal seyrine dönmesi, ilaç dozunun ayarlanması ve vücudun kendini toplaması tam 10 ayımı aldı. bu arada +9-10 kilo da almıştım tabi ki. Dolabımda 40, 42, 44, 46 ve son olarak 48 beden eklenmişti. İlaç dozunun ayarlanması kan değerlerinin normale gelmesi oldukça sancılı bir süreçti ve ben maalesef bugün ki bilincim dışındaydım ve bunu bir savaş olarak yaşıyor kendime daha çok zarar veriyordum. Sonra ne mi oldu? Verdim tabi ki o kiloların çoğunu  42-44 bedene geri döndüm. Şimdi yazıyı okuyanlar diyebilir 'Annem tosun gibiymişsin, 44 beden insan mı olur?' Şöyle anlatayım, 'Artık kilo verme çok zayıfladın!' dedikleri bir dönem oldu evet aynen böyle bir dönem oldu yani ben de zayıf olabiliyorum aslında. O dönemde bile 40 beden ceket giyemiyordum, omuzdan olmuyordu hatta ceketin etekleri böyle Harry Potter pelerini gibi iki yanda kalkık seyrediyordu. Geniş ve iri kemikli biri için 44 beden gayet iyiydi aslında. 5-6 kilo daha veririm tamamdır diyordum ki o dediklerimi de almaya başladım. Aldıkça aldım, diyetisyene 1 ay ara verdim evde sebze yedim gittiğimde 8 kilo birden almıştım. Bir insanın az yediği halde ayda 8 kilo alması mümkün değildir, gece bile ağzında çikolatalı sütle uyuması gerek. 


İşte o kilomun pik yaptığı günden itibaren kendimi değiştirmeye karar verdim........ Devamı Cuma Günü =))






18 Ocak 2014 Cumartesi

YENİ HAYATIMA DAVETLİLER LİSTESİ: SEBZE ve MEYVE SENFONİSİ


Yeni hayatıma yeni sebze ve meyveler ekledim. Zira çıkardığım o kadar çok gıda oldu ki bizim buzdolabı bir başına kaldı. Sonra çevremdeki büyüklerden aldığım bilgilerle başladım araştırmaya, ülkemizde tarım hala! yapılabildiği ve bu kadar çeşitli sebze meyve tüketebildiğimiz için pek şanslıymışız da haberimiz yokmuş. Bu saatten sonra geleneksel mutfağımızda revizyona gidiyorum; kete, katmer, analı kızlı, hoşmerim pek güzel pek lezzetli evet kabul ama sadece bunlar yok ki bizim geleneksel mutfağımızda. Kiviyi saymazsak işte bizi eskilere götüren bir hafif Ege Akşamı Esintisi notlarım.

Not: Akdeniz Diyeti denilen ve sebze balık ağırlık bir beslenme tarzını öngören yaşam şeklinin kendi ana vatanımızdan çıktığını bilmek çok şaşırtmıştı beni vakti zamanında. Hep başka ülkelerin geleneklerinin popüler hale gelmesine alıştığımızdan olsa gerek gözümüzün önündeki cevheri ıskalamışım. Ama tahmin etmem lazımdı; Kaç kere yemeğe makarna, kuru et ve tereyağsız oturan bir Güney İtalya vatandaşı gördün Kuğu? Hiç. 



Canım İzmir'e ve Ege'ye selam olsun, misss kokulu otları ve incecik zeytin yağları başımızın tacıdır haberi olsun =)

İşte benim hayatıma giren yeni yeni sebze meyvelerim;

Kırmızı Turp: azıcık pişirip rendeleyin.. Şahane salata oluyormuş.. Faydası saymakla bitmez.

Kırmızı Lahana ve Beyaz Lahana: ince kıyım doğrayıp limon ve biraz tuzla ovalayınca yeni mezemiz hazır. Gaz sorunu olanlar korkmasın, tuzla ovalanınca ne gaz kalıyor ne acılık.

Yer Elması: Elma niyetine soyup kütür kütür yemelikmiş. Eski Anadolu geleneği. Ataların bir bildiği vardır elbet.

Dere Otu: Tiroid sorunu olanlar, eksik çalışanlar ve insülin sorunu yaşayanlar, sofranızdan eksik etmeyin.

Tere Otu: Annemin tavsiyesi, tatlı ihtiyacını kestiğini iddia ediyor. Sonuçta yeşillik, vardır elbet bir ton yararı, salataya eklemelik.

Kuzukulağı: Salataya eklemelik bir başka yeşillik. Enfes bir aroması var.

Fençel: Zeytinyağlısı süper olur, lahana çorbasına konursa yağ yakan çorba turbo çorba olur, işin özü sağlıklıdır.

Turp Otu: Ahh kalbim Ege'de kaldı. Ege otlarının faydasını egelilere bakarak anlayabiliriz. Kavurması candır. Ege otları adı altında ne bulursanız alın, kaçırmayın, elbet şahane bir tarif çıkar karşınıza.

Bal Kabağı: Tatlı olarak yemek istemiyorsanız ki aslında yemeklik tatlandırıcı ile gayet başarılı sonuç veriyor, püresini deneyin derim, bir çok farklı tarif var, ben çorbasını da pek sevdim.

Havuç: Yiyin!

Muskat: Gaz, mide ve bağırsak problemi yaşayanlara gelsin. Özellikle salataya biraz rendelemek oldukça güzel sonuçlar veriyor. Ceviz gibi bir şey, korkmayın, rendeleyin yola geliyor bir süre sonra.

Kivi: Biri C vitamini mi dedi?

Kuru Hünnap: Faydalarını bilmeden aldım evde, setin üzerindeki kuru meyve kaseme ekledim, kalorisi az ama el oyalamak için birebir. Üstelik şeker hastaları için de öneriliyormuş. 


Sevgiler.

16 Ocak 2014 Perşembe

HAYAT, KADINLARA HEP Bİ' ŞOK ZATEN!


Her rejimin ilk 4 veya 6. haftasında yaşanan bir duraklama dönemi vardır. Ya işte biraz motivasyon düşer kaçamak başlar veya bir anlık boşluğa kapılır kişi disiplinden uzaklaşır. Belki her şeyi doğru yapar ama yine de vücut direnç göstermeye başlayabilir eee ne de olsa yıllardır sizinle kopmak kolay değil. Yerleşik yağ diye bir şeye ben doğrusu inanmıyorum, bu daha çok yerleşik ön yardı. ha 1 yıl önce almışsın o kiloyu ha 5 yıl önce, önemli olan o kilo ile yaşamaya alışan beden ve yeme sistemi, işte o yıllar fazlalaştıkça değişmesi daha zor bir duruma geliyor.

Büyük şok rejimler bana göre değil, aç olunca insanlığımdan çıkıyorum, yemek güzel şey tabi yediklerimiz de önemli. Ayrıca çok sağlıklı olduğunu da düşünmüyorum. şok yapmak için aç kalmaya gerek olduğu kanısında da değilim, minik değişiklikler de vücutta şok etkisi yaratabilir. Düşünsenize 10 yıldır her hafta iki kez sağlam bir künefe yiyorsunuz ve bir anda onu kesiyorsunuz. E bu bence en sağlam şok! 'Hani benim emektar künefe, noluyoruz yahuuuu!' diyecek vücut. 

Benim değişimimde ki en önemli sorun motivasyondu ama onu da yarı yarıya halletmiştim, geri kalanı için doktorum iki haftada bir daha sıkı ve irademi sınayacak listeler veriyor. Bu hem alışkanlığı kırıyor hem de 'Noluyorrrrr baba hayırdır?!' etkisi yaratıyor vücuda. İşte o listem. 

Not: Son zamanlarda yayınladığım listeleri durumumu sizlerle paylaşmak ve neler yaptığımla ilgili bir fikir vermek için yazıyorum. Tamamen kişiye özel hazırlanıyor ve kalem kalem doktorumla pazarlıkla sonucu oluşuyor bu listeler. Sevgili doktorumun bu konudaki üstün başarısı ve öngörüsüne güveniyorum. Boy, kas ve kilo oranım her hafta detaylı bir şekilde listem için baz alınıyor. Bazen fazla gibi görünüyor sizlere biliyorum ama zaten sorun yemek değil, yanlış yemek veya hiç yememek. Yemeyerek aldığım son 8 aydaki 11 kilo sanırım size ufak bir fikir verecektir. Amazon gibi maşallah külçe külçe kemiklerime biraz enerjiyi çok görmeyin =) Kıtlık psikolojisini hiç yaşatmıyoruz ve doğru yakıtla rejimde yaşanan baş ağrısı ve halsizlik sorunu kapı dışarı ediyorum.


İşte son listem;

Kural: 7 gün yemek saatleri ve gıda türleri asla değişmeyecek. Elma yazıyorsa o öğünde 7 gün o öğünde o elma yenecek!

Kahvaltıdan önce: 1 su bardağı ılık, 1 su bardağı normal su yanında 1 adet kuru kayısı veya mürdüm eriği.

Kahvaltı: 1 adet yumurta, 1 dilim ekmek, 10 adet yeşil zeytin bol çiğ sebze, şekersiz çay. (Ben yeşil çay tercih ediyorum)

Kuşluk: 1 adet elma

Öğlen: 4 birim et ( 6-8 adet anne köftesi oluyor kendisi) ve bol salata (yağsız)

İkindi: 1 çay bardağı leblebi, taze limon suyu ilaveli çay.

Akşam: 4 birim et ve bol salata (az yağlı)

Gece: 18 adet badem

Benim için bu listenin en zor kısmı elmadan sıkılmam ve sütlü nescafe aramam olacaktır muhtemelen ama onu da çözeriz yahu, derdimiz bunlar olsun.

Sevgiler


10 Ocak 2014 Cuma

KUĞULAR SUDA YAŞAYABİLİR Mİ Kİ ACABA?



2014 Yılının ilk haftasına oldukça iyi başladım. Yani kendime göre fena sayılmam. Çok fazla spora gidememiştim, çarşamba günü iki kere gidince perşembe nakavtttttt, bu kadar kasmaya gerek yokmuş ilk günden onu da öğrenmiş oldum deneyerek. Ama cuma sağlam bir yürüyüş yaparak geri döneceğim. Sevdiklerimle zaman geçireceğim, yürüyüş yapacağım ve sevdiğim balığı yiyeceğim. Evet itiraf ediyorum acayip bir balık severim yani her gün yiyebilirim. Ama bazı balıklar ve deniz ürünlerinin oldukça kalorili olduğunun da malesef farkındayım, sevdiğim bir şey zaten az kalorili olsaydı bambaşka bir boyutta olurdum şu anda. Hatta bizim aile arasında balıkla ilgili espiriler pek sık yapılır bu nedenle, geçen gün bir diğeri annemlerde gelişti. Malum bu yakıt masrafları herkes için büyük şok yaratıyor son yıllarda, sanarsın doğalgaz değil pırlanta yakıyoruz mübarek, 3 tarafı denizlerle çevrili şahane rüzgar ve güneş enerji potansiyeli olan memlekette bize yapılan resmi zulüm. Geçen ayda bizimkilere bir sıcak su faturası gelmiş yönetimden. Tam setin üzerinde gördüm bakıyorum annem geldi;

- Anne bu ne ya, içeriye kaplıca mı yaptırdınız nasıl bir fatura bu.
- Babana soracaksın onu, banyodaki minimum süresi 25 dakika.

Ben tabi hemen mevzuyu anlamak için gittim babamın yanına, ya annem evdeki nüfusun farkında değildi ya da babam gerçekten kendini çinakop sanıyordu.

-Babacım faturayı gördün mü?
-Evet. (Olayın gelişini havadaki kokudan anlar, kısa cümlelerle göğsünde yumuşatır sonra anlamadığın bir pozisyonda atar golünü)
-Bu kadar suyu n'apıyorsun acaba, bir önceki karmanda balıktın heralde.
-Hangi karma?
-Bir önceki hayatında yani, yoksa bu kadar suya bir insanın nasıl ihtiyacı olabilir hamam işletmiyorsa?
-Yok balık değildim.
- ...

Balık olmadığını nasıl bildiğini, hamam konusuna neden cevap vermediğini, karma ile ben bu kadar ilgilenirken neden bilmemezlikten geldiğini falan sormayı gerçekten çok isterdim ama tamamen şaka amaçlı kurduğum cümleye cevap alıp diğerlerini sallayınca dedim daha fazla üstüne gitmeyim, zira 'Size ne kadar geldi?' diye sorsa cevap veremem. Bir levrekle evliyim. Ah bu su ve balıklar...


Nereden nereye geldim, aslında başka bir şey anlatacaktım ama balık olayı benim sistemimi çökertti. Yeniyıl hedef listemdekileri tamamlamak için kolları sıvadım ve hayatımda bana zararlı olduğunu düşündüğüm 'yeme' konusundaki halleri değiştirdim. Doktora gittiğimde sonucu göreceğim, gerçi yılbaşı gecesi hataların dibine vurdum, ertesi gün dipte yetişen balıklar gibi gezdim ama kendimi toparladım ve hedefimi gerçekleştirmek için ilk adımı attım.

Buzdolabını temizledim, sildim, eşyaları çıkardım, kiler dolabını ayıkladım. Beyaz pirinç, zeytin yağı dışındaki tüm yağlar, şekerlemeler, eşimin kendine aldığı o nutellalar, un, beyaz şeker ve konserve olan bir çok ıvır zıvır ki buna yağlı kuruyemişler de dahil hepsini gönderdim. Yerine alışverişe çıkıp yoğurt, sebze, meyve, hindi ve balık gibi sağlıklı olduğunu bin yıldır bildiğim ama yanaşmadığım şeyleri koydum. Kuruyemiş olarak kuru kayısı ve mürdüm eriği biraz yaban mersini ve tuzsuz badem ceviz aldım. Abartmadan aldım çünkü badem paketini açtığım anda içimden bir canavar çıkıp fısıldıyor kulağıma 'bitir, bitir, bitir hepsiniii, hüpletttt!'. 

Cola, meyve suyu ve tüm gazlı içeceklere bye bye. Soda, kefir ve soğuk yeşil çaya geçiş yaptım. O kadar fazla içecek tüketiyormuşum ki su içmeye zamanım olmuyormuş veya aklıma gelmiyormuş onu fark ettim. Şimdi günde en az 5 bardak su içiyorum ama bizim bardaklar boyutlarımıza göre, battal porsiyon =)

Yemeğe dışarıya gitmek yerine kahve içmeye gitmeye başladık hatta öncesinde spora gitmek için evde bir anlaşma yapıldı. Önce spor sonra kahve yani. Böylelikle hem bedene hem bütçeye sağlam katkı yapmayı planlıyoruz yaza kadar. Katkı yaptığımız bütçeyi yaz aylarında hoppidi hoppidi değerlendireceğiz formda hallerimizle.

Sabahları midem hassas olur ve hiç bir şey yiyesim gelmez ama kendimi zorlayarak her sabah uyandığımda iki bardak su yanında 1 adet kuru kayısı yemeye alıştırdım kendimi. Ay tokum canım istemiyorum demek yerine tam öğünümde ve yazdığı kadarını yiyorum. O gece acıkmaları mide kazınmaları var ya 4. günün sonunda bıçak gibi kesildi.

Kendime kilo ve hediye listesi oluşturdum. Taktiklerini yazacağım. Ama şöyle kısaca söyleyeyim, alışverişe son. Minik adımları gerçekleştirmeden hiç bir şey almayacağım ve böylece kısır döngüden çıkmak için daimi bir motivasyon sağlamış olacağım..


Değiştirmek için değişmek gerekliymiş, görüp yaşıyorum, daha belki neler neler değişecek hayatımda. izleyip göreceğiz =) 

6 Ocak 2014 Pazartesi

AÇLIK KRİZLERİ İLE BAŞA ÇIKMANIN YOLU MU OLURMUŞ? OLUR MUYMUŞ???

Rejimdeyken en zorlandığım nokta hep; ani bastıran açlık duygusudur. Psikolojik midir nedir anlayamadığım bu duygu beni küçük bir kaplana dönüştürüyor ve buzdolabına, kiler çekmecesine saldırmama neden oluyor. O anda karşıma ne çıksa yer duruma geliyorum. Özellikle tatlı bir şeyler olursa affedemiyorum, vicdanım sızlaya sızlaya hüüpppp.. Ama bir kaç ufak tüyo buldum, bunları özellikle mutfak tezgahının üzerinde ve elimin kolay ulaşacağı yerde bulunduracağım ki acıktığımda hemen bastırmak için atıştırayım. İlk zamanlar bu açlığı bastırma taktikleri normal görülebilir ama verilmesi gereken kilo 10'un altına indiği anda bunları kesmek ve sıkı tutmak, acıkmayla da başa çıkabilmek önemli. Bu yola devam etmek ve başarılı olmak için her türlü sağlıklı formülü denerim arkadaş, kendime sözüm var. 

O güne kadar işte bir kaç sağlıklı atıştırma  önerisi.


*1 adet kuru kayısı küçük küçük doğranmış
  1 adet tam ceviz küçük parça
  2 adet kuru mürdüm eriği küçük küçük doğranmış
  1 tatlı kaşığı tarçın
  1 kutu probiyotik yoğurt
(meyveli yoğurt yapımının inceliklerini paylaşmış bulunmaktayım sizlerle =)))


*Bir yerlerde yıkanmış, temizlenmiş bol maydanoz, marul gibi yeşillikler bulunsun, acıktıkça muhabbet kuşu gibi kemiririz.


*Bol marul üzerine taze sıkılmış limon


* 1/2 su bardağı süt
  4 yemek kaşığı müsli veya 2 yemek kaşığı yulaf kepeği
  1 adet taze meyve küçük küçük parçalar halinde
(meyveyi muz, armut veya yeşil tatlı elma olarak kullanıyorum, inanılmaz tok tutuyor)


* 1/2 bardak yoğurda 2 bardak su, nane ve fesleğen rendesi ile yeşil ayran.


* 1 dilim ekmeği verevine bölüp beyaz peynirle mini tost ve yanında bitki çayı
(5 çayı menüsü de hazır, daha ne olsun)


*1 adet havuç
  3 adet salatalık
  1 adet domates söğüş

* CACIK CACIK CACIK

* 1 bardak süte 1 tatlı kaşığı kahve ( Türk kahvesi ile denedik arkadaşlarla, baya değişik bir tat çıktı ama yine de favorim okkalı sade telveli kahvem)


Not: Sabahları spordan önce yeşil çay yanına 1 çay kaşığı şekersiz katkısız kızılcık veya kuşburnu marmeladı yiyeceğim. Bu ikili enerjimi çok yükseltiyor. Bir de Teyzem 'İlaç bu ilaç, kış için birebir!' diyerek beni hipnotize edince iyice inandım. Hasta olmadan geçecek bu maraton.

AÇLIK KRİZLERİ İLE BAŞA ÇIKMANIN YOLU MU OLURMUŞ? OLUR MUYMUŞ???


Sevgiler.

4 Ocak 2014 Cumartesi

TABANWAY KUĞU COOP.


Yürüyüş özellikle annemin en sevdiği fiziksel aktivitedir, bana yıllarca aşılamak için elinden geleni yaptı ama karşıdakinin kapasitesi almıyor ne yapsan nafile kuşum. 22 yaşına kadar taksi bulmak için harcadığım enerjiyi yürüyüşe yönlendirseydim bugün bu blog'un konusu da muhtemelen moda vs olurdu. Bende jeton geç düştü ama düştü nihayet. Şimdi ise fırsat buldukça açık havada, o fırsatı bana hava sağlamıyorsa da spor salonunda en az 45 dk olmak üzere yürüyorum. Ki son kararlardan sonra daha şevkle ve daha uzun saatler yürüyorum.



Peki diğer sporlardan ne farkı var?
1. Maliyet 0 tl
2.Çok kişi ile birlikte yapılabilir hatta daha keyifli olur
3. Doğa esas ekipman
4. Fazla kilosu olup ta ağır spor yapması eklem sistemi için sakıncalı olan kişlerin bile yapabileceği bir aktivite.

Bakın doktor ve klinikler yürüyüşün faydalarını nasıl sıralamış;

Kilo kontrolü sağlar
Kalp hastalığı, yüksek tansiyon, kolon kanseri ve tip 2 diyabet gibi çeşitli hastalıkları oluşturan koşulları önler, riski azaltır.
Kemiklerinizi güçlendirir.
Denge ve koordinasyonu geliştirir.
Bağışıklık sistemini güçlendirir
Dinç durmanıza yardımcı olur
Stresi azaltır
Enerji verir
İnceltir, kas sistemini geliştirir.
Yüksek kan basıncını (hipertansiyon) düşürür
Kemikleri güçlendirir
Göğüs kanseri gibi bazı kanser türlerine karşı korunmanıza yardımcı olur.
Kilo kontrolü sağlarken günlük harcanan kalori miktarını yükseltir
Artrit eklem şişliğini ve ağrıları kontrol etmeye yardımcı olur.
Kendinizi daha iyi ve enerjik hissetmenize sebep olur, motivasyon sağlar
Anksiyete ve depresyonu azaltır
Daha iyi uyumanıza yardımcı olur
Benlik saygısı geliştirir



Bu kadar sözden sonra dayanamayıp ben yürüyüşe gidiyorum, bir kaç saate dönmezsem korkmayın.. 


Tabana kuvvet.

2 Ocak 2014 Perşembe

YILBAŞI GECESİ SONRASI KEMERLERİ SIKMA POLİTİKASI (YENİ LİSTE)

Yılbaşı gecesi yedik içtik, abarttık biraz. Şimdi o günahları çıkarma zamanı. 01 Ocak itibariyle ben bu işi ciddi ciddi ele almış bulunmaktayım, hedeflerime sahip çıkıyorum. 

Özellikle alkol ve şekerli yiyecek tüketiminin fazla olduğu bu tip kutlama günlerinden sonra daha dikkat edilmeli ki o şişlikler kalıcı olmasın. Benim için kısa vadeli çözümlerden daha çok, kalıcı yöntemler gerekiyor elbette, yolum uzun. Ancak kilo verme sürecinde bu kaçamağın beni tökezletmemesi ve alınan fazla kalorinin dengelenmesi için bu tip ufak kemer sıkmalar oldukça faydalı. Ara ara bu tip 3-4 günlük değişimler hep olacakmış, doktoruma kayıtsız şartsız teslimim, ne derse o!

İşte doktorumun benim için hazırladığı 4 günlük sıkı program. Bu liste tamamen kişiye özel olarak hazırlanmıştır, bir fikir vermesi amacıyla paylaşıyorum sizlerle. 


Sabah: 1 bardak soğuk, bir bardak ılık su ve 1 adet kuru gün kurusu kayısı.

Kahvaltı: ! dilim peynir, 1 adet haşlanmış yumurta, iki dilim tam buğday veya çavdar ekmeği, bol yeşillik ve çiğ sebze, çay (şekersiz).

Ara: 1 su bardağı süt (nescafe olarak değerlendirebilirsin)

Öğlen: 8 yemek kaşığı sebze yemeği + 1 dilim et veya 12 y.k. etli sebze yemeği, 1 dilim ekmek, yağsız bol salata, 1 bardak ayran.

Ara: 1 dilim kepek ekmeği veya tam buğday ekmeği, 1 dilim peynir, yeşil çay (tost şeklinde yapılabilir)

Ara: 1/2 su bardağı süt veya 1 bardak ayran.

Akşam: Öğlen menüsü ile aynı.

Gece: 4 adet tam ceviz, 3 adet mandalina.


Not: Sebze yemeği olarak kabak benim favorim, yanına belki haşlanmış brokoli veya kırmızı charliston. misssssssssssssssssss


Sevgiler