31 Temmuz 2013 Çarşamba

GÜNÜN DETAYI No.06


Düttürüdütt düdüdürüdüttürüdütttt... Bu sesi çıkarmaya çalışırken verdiğim genel rahatsızlıktan dolayı şekerim elimden alınmış olsa bile ki şeker yememem gerekiyordu, keyfim gayet yerinde. Çocukluğuma geri döne döne çocuk olarak paralize oldum resmen, kaldı mı benim ruh hayalle gerçek arasında, düttürüüdüttt dürürüdüttürüdüüüttttt... Azıcık özgür bırakın ruhunuzu, gülümseyin, rahatlayın ve affedin bir şeker karşılığında, henüz hala çocuğuz (kargalar 150 yıl yaşıyor, 50 yaşında olsan bile bu karşılaştırmada hala çocuk olabilme şansını kullan). Ben spora kaçıyorum, dönüşte pestilimin çıktığı kısımlarımda hala birazcık hal kaldıysa görüşürüz zira Hocam beni fena zorluyor.

Sevgiler

29 Temmuz 2013 Pazartesi

GRİP OLMUŞ KUĞU'NUN İKSİRİ




Hastaysanız üstelik bu havada, sizi ne iyileştirebilir? İlaç, meyve suyu, vitamin şıklarını cevaplayanlar kazana düştü,opsss. Şaka bir yana klimadan mıdır, vapur havasından mıdır ben bir hastalan bir hastalan, salya sümük yataklara düştüm ayıptır söylemesi. Doğaya direniyorum adeta bu havada hasta olarak. Aslında bana da iyi geldi bu evde saksı gibi koltuk üzerinde pineklemek, kalkamıyorum o derece sevdim miskinliği, resmen kendimi buldum. Ta ki sevdiceğim bana çorba yapana kadar, onu ocağın başında tencere ile boğuşurken gördüğüm an aslında iyileşmeye karar verdim. Ya koltuk, ya mutfak kurtulacaktı, ben mutfağımı seçtim.

Bu görmüş olduğunuz çorba şaşırtıcı olsa da gerçek, eşimin ellerinden çıktı, ki kendisi elma bile doğrayamaz. O nedenle emeklerini boşa çıkarmamak için hemencecik iyileştim.

Muhtemelen annem bunu okuyunca "20 küsür yıl benim yaptığım çorbalar, yemekler hiç bu kadar söz konusu edilmemişti, hımmmm, peki öyle olsun" diyecektir. Merak etme Anne Kuğu, senin yerin ayrı ama bu da pek bir lezzetliydi doğrusu:) Sevdiğinize emek harcayarak özenle yaptığınız ufacık bir şeyin etkisi bu kadar büyük işte, bir de kendinize emek verdiğinizi hayal edin...


Not: Çorba ekmek yerine geçer, yanında limonla idare ediverin, kruton gibi sevimli şeyleri mümkünse başka zamana erteleyin.

Sevgiler

27 Temmuz 2013 Cumartesi

VİVA HAFTA-SONU RUHU!



Hafta-sonu ruhunu seviyorum, özellikle yaz aylarında insan sadece kısa bir tatil veriyormuş gibi değil baya baştan aşağı yenileniyormuş gibi hissediyor. Pazartesi de olmasa pek şahane olacak ama onu da olduğu gibi kabul ediyoruz. Sevdiceğinizi alıp yeşillikler içinde yürüyüş yapmak, aynı kulaklıkta müzik dinlemek, soğuk bir şeyler içmek ve çokça güzel günler düşlemek için işte size fırsat. Ben muhtemelen sahilde çimlere uzanarak dergi okuyor olacağım, eşim de futbol ile ilgili olan herhangi bir şeyi (broşür bile olabilir, garipsemem yeter ki o siyah beyaz top olsun üstünde ona uyar). Peki ya siz?

24 Temmuz 2013 Çarşamba

GÜNÜN DETAYI No.05



Yemek tarifleri hep zor olur, öss ygs hatta tübitak matematik yarışmasına hazırlanır gibi baya donanım gerektirir. Örneğin alışverişini kilo bazında yapan bizlere; 45gr tarhun 15gr çekilmemiş tuz 3 top kiş hamuru vs vs gibi adı sanı duyulmamış birim ve kodlar verilmesi son derece sıkıntı yaratan bir mevzudur. En azından bizim evde o gramajı ayarlayacak bir tartı yok ve hiç olmadı. Hepsini geçtim bizim jenarasyon yemek yapmayı değil sipariş vermeyi sever, yaşınız 30 ve altıysa denemeyin o alengirli çanaklı konmalı kondurmalı tarifleri, olmuyorrrrr. 

Kolay yemek diye bir şey var, yanlış anlaşılmasın fastfood değil easy food tercih edin demek istiyorum. Şimdi örnek menünün aşamalarına başlıyorum. Hazır mıyız??


Fırın var evde değil mi o konuda anlaştık yoksa komşunun kesin vardır (anlayışlı bi tip olsun mümkünse çünkü evinde balık yapacaksınız, kan dökülmesin). Markete gidiyorsunuz mümkünse büyüklerinden olsun, önce balık bölümünden kişi sayısına göre 3 parmak kalınlığında somon filetolar istiyorsunuz, o hazırlanırken sebze bölümüne koşuyoruz; soğan, kabak, patates, kuşkonmaz, charliston artık allah ne verdiyse 2 şer 3 er alıyoruz ( kaptırıp kilo kilo almayın, az alın tepsiye sığmıyor sonra, kendimden biliyorum). Alışverişi yaptıktan sonra eve gidip fırın tepsisine yağlı kağıt seriyoruz ve balıkları diziyoruz, aldığınız sebze neyse ve nasıl kesmek istiyorsanız o şekilde tepsiye dağıtıyorsunuz, patates varsa ince olsun balık hemen pişiyor çünkü, evde ne kadar baharat varsa ( kekik, nane, fesleğen, pul biber vb) ekliyoruz ve biraz tuz gezindiriyoruz üzerine. Ben en son defne yaprağı ve kabuksuz dilim lime koydum çok yakıştı, 5 yıldız verdim kendime. 

Öyle ortaya karışık bir tepsi çıkıyor, o tepsinin içine 1 çay bardağı su dışından zeytinyağı fındıkyağı falan koymuyoruz kesinlikle, somon kendinden tombik zaten ihtiyacı yok, stoktan kullanıyor(belki ondan seviyorum bu kadar kendisini). 20-30dk 180 derecede pişen balıkları artık nasıl servis yapacağınız size kalmış, yanına bir kadeh blushla sevgilinizle romantik bir akşam yemeği olur, dizi açıp tabağı kucağınıza alırsanız kız gecesi için sağlıklı bir tercih olur. Ben geçen gün misafirlere yaptım 'ooo balık yapmak herkesin harcı değildir, bravo vallahi' oldum. 

Gayet kolay ve lezzetli. Farkettiyseniz gram yok, çanak yok, bilmem ne yatağında tatlandırmak yok, herhangi bir sote çeşidi hiç yok. Fırınımı seviyorum, öpüyorum kendisini...



17 Temmuz 2013 Çarşamba

GÜNÜN DETAYI No.04





Günün detayını yazmayalı baya olmuştu üstüne üstlük böylesine bir yemek yapmışken onu detay olarak aktarmamak olmazdı :) Bu nedenle dün akşam 10 dakikada yaptığım ve oldukça tok tutan mantar dolma ve biber közümün fotoğrafını hemen koyuyorum, iri-iri mantar, light kaşar, charliston biber ve birazcık baharat yeterli. Fazlaca zamana ve malzemeye gerek yok, pratik şipşak iş dönüşü yemeği. Kolaycı değilim, altını çizeyimde onun yanlış anlaşılma olmasın. Belki birazcık doktoruma gidip döndükten sonra karbonhidrat konusunda yine hata yapma korkusu sarmış olabilir ama hepsi bu kadar.

Yummyyyy 
Afiyet olsun efenim. Sağlıkla


15 Temmuz 2013 Pazartesi

TOMBİK KUĞU'NUN YEMEK GÜNLÜĞÜ No.01 ( Kaç Yanlış Bir Doğru Götürür? )


Söyleşi yazımı yazdıktan sonra çok güzel geri dönüşler aldım sizlerden, ben de daha şevkle koşarak gittim bu hafta Ayça Kaya'ya. Ufak tefek arada randevularımı kaçırdığım olmuyor değil, ne de olsa cumartesi rehaveti denen şeye temmuz sıcakları eklenince böyle erimiş akideye dönüyor insan. Ama bu hafta gerçekten kurulmuş saat gibi erkenden kalkıp koşa koşa gittim canım tartıma. Bakalım bu sefer durumum nedir diye de baya heyecanlıydım. Aslında ne zaman bu kadar heyecanlı gitsem kesin ya aynı kiloda kalmış olurdum ya da muhtemelen vücut su topladığı için bir kaç yüz gramcık fazlam olurdu. Bende moral sıfırın altında eksi bilmem kaç yüz. Yıllardır yaşadığım kısır döngünün kısa tanımı budur işte, evet. Sen yap yap ya da yaptığını sanarak 10 gün geçir sonra o kadar zamanın boşa gittiğini gör, mayo festivaline çok daha az zamanın kaldığı gerçeğiyle yüzleş, of of of. Sar başa.




11 Temmuz 2013 Perşembe

KAHKAHA ATMAYI ÖĞRENİYORUM ANNE, YENİDEN (Çocuk Kuğu)

Umutsuzluk konusunda insanoğlundan daha yetenekli kaç canlı vardır bilemiyorum, bu konuda araştırma yapılıp sayısal bir veri elde edileceğini de pek düşünmüyorum. Kendini beğenmeyen, tüm derdi yine kendisiyle olan da muhtemelen yine o insanoğludur.
Aynaya her baktığında beğenmiyorsan kendini, her sorunun suçlusu olarak kendini işaret ediyorsan Uncle Sam misali, bir kusur arıyorsan veya hiç kusurun olmasın diye günün saatlerini harcıyorsan muhtemelen paranı da ve mutsuzluk ortalaman yüzde yirmilerin üzerindeyse dur bir dakika düşün bence.


Tuna Hocam ile bu şekilde tanıştım, aslında tam bu şekilde de değil biraz tesadüf (tesadüflerin olmadığına kendisi ile tanışınca ikna oldum) ve biraz kulun çağırmasıyla yetişen hızır olayı. Kendimi tüm yukarıda saydıklarımın arasında debelenirken ve aslında çıkmaya çalışırken gördüğümde dedim ki ‘dostum acilen çözüm bulmalısın yoksa bu işin ucu ışık değil’.


Aynı günlerde sevgili dostum Z. ile buluştum. Birbirimize çok vakit ayıramamıştık bir süredir ve nasıl olduysa o gün için tüm planlarımız tuttu, buluştuk. Ortaya koca pizza istedik, şaraplar vs derken biz yine aynı ‘biz’ olmuştuk, özlemiştikte böyle olmayı. Daha önceleri de bahsetmişti bana Tuna Tüner ve çalışmalarından ama bu sefer sanırım beni bir şeyler çekti anlattıklarında ve dahası kafamı kaldırınca bir de ne göreyim aha!! o eski canlı, gözleri gülen, enerjik ve mutlu dostum geri gelmişti, üstündeki gri bulut yoktu artık. Ay ben bir mutlu ol, duygulan falan biraz sarsıldım. Ne de olsa biz evlerinden uzakta iki yavru kuş olarak tanışmıştık ve öyle kurulmuştu bu mükemmel bağ. Canım dostum iyi ki varsın, Seni seviyorum. ‘Ne yapıyorsan, ben de yapıcam’ dedim ve başladık kaynatmaya, biz o kadar kaynatmışız ki akşam olmuş hava kararmış millet akşam menüsüne geçmiş o ooo.

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Dr. AYÇA KAYA ve SON TOMBİK KUĞU'NUN SAĞLIKLI YAŞAM SÖYLEŞİSİ - GALA


Bir çok zayıflama deneyimim oldu ömrüm boyunca ve doğal olarak diyetisyen, doktor ve alternatif yöntemler, bir değil beş değil on değil, öyle bir çılgınlık. Onların bir günahı yok, benim devreler sorunlu. Bir gazla başlayıp ‘Yapamıyorum arkadaş ben, yemesem de veremiyorum’ diyerek bitiriyordum. Yemesem dediğime de pek bakmayın. İnanmadığım bir şeye başladığım için yani aslında özünde kendime inanmadığım için kimsenin faydası olamıyordu bu çaresiz mazluma.




Sonuncusunda annemin hediyesi üzerine yeni bir doktora gittim, bilmiyorum bu kaçıncı yani sayamadım. Bağdat caddesinin minyon hanımları arasından geçerek ulaştığımda kapıda bizi şeker ötesi bir bayan karşıladı. Yeliz abla’ya buradan selam olsun, benim hep ’erken geleyim, aradan girerim beklerim biraz’ gibi kaprislerimi gülümseyerek karşılamaya devam ediyor, üstelik her gittiğimde kucaklaşarak buluşuyoruz, seviyoruz birbirimizi yahu. 

İnsan doktoruna bu motivasyonla giderse başarısız olur mu? Olur? Misal ben ilk gittiğimde başarısız oldum ama bu benim hatamdı (hatamı da kabul ederim). Kendime inanmıyor, kızıyor, kavga ediyor ve sürekli cezalandırıyorken tanıştım Ayça Kaya ile. Gözlerinin içi gülen kadın, güzel insan. Ama benim gözlerimdeki o parıltı kaybolmuştu, dükkanı kapatmış bakkala dönmüştüm eğlenceli her şey içeride kitli, kilodan önce tiroit problemi insülin direnci gibi birçok sıkıntıyı öncelikli halletmemiz gerekiyordu, (kilolar ile geldi neredeyse hepsi, daha önce bilmem ben öyle hastalık falan) sağlığı geri kazanmak madde 1’di ama ben kendimde o gücü bulamadım hiç, ilk gittiğimde bile yüzüm asıktı, bu nedenle ara vermeye karar verdim. Önce o parıltıyı geri kazanacaktım, kavgayı bitirecek ve bu sefer sadece kendim için inanç toplayarak gidecektim yanına.



Sanılanın aksine geri dönme sözü verilip bir daha gidilmeyen doktorlardan değildi, insanın aklında kalan, inanılan, ‘bir tek o yardım edebilir’ denilenlerdendi. Geri döndüm. Beni yine o güler yüzleriyle karşıladılar, bu sefer bende onlara kocaman gülümsüyordum, ‘değiştim’ dediğimde inandılar bana, bıraktığım dönemde aldığım kiloları bile yüzüme vurmadılar (hoş vursalardı altından kalkamazdım, bence göze alamadılar) ve hatta şu anda kilomu bile bilmiyorum. Tartılıyorum ama bana ekranı göstermiyorlar, bu sırrı bir tek Ayça Abla ve ekibi biliyor, böylelikle motivasyonum asla düşmüyor. İnsan doktoruna Abla der mi? Der vallahi, her gördüğünde ahtapot gibi boynuna atlar, özel hayatında yaşadığı sıkıntıyı bile paylaşır, öyle dost. İşte bu nedenle inanıyorum başaracağımıza çünkü ben diyet yapmıyorum, yaptırmıyorlar. Listem bile yok buzdolabına asacak.  Uzun bir yol değil, adım adım değiştiriyorlar beni, değiştiyorlar ki bir daha 10 kilo verip 20 kilo alarak, mutsuz ve dokunsan ağlayacakmış gibi geri dönmeyeyim. 

Tekrar başlamadan önce Tuna Hoca ile zihnimdeki ve kalbimdeki yanlış anlaşılmaları düzelttim (hala devam ediyoruz, onunla da söyleşi sözüm var en yakın zamanda yapacağım) şimdi sevgili Uzm. Dr. Ayça Kaya ve ekibi ile vücudumdaki yanlış anlaşılmaları düzeltiyorum. Son model makyajlanmış araba gibi çıkacağım tatillere, o derece emek var üzerimde.


Biraz önce buzdolabına asacağım listem yok derken ciddiydim yalnız, liste tarif falan yok, yediğimi yazdığım bir defterim ve doktorumun son çıkan kitabı ‘Sayarak Zayıfla 5,3,3,3’ dışında çantamda biraz badem ve su ve bir elma var. Ben tırtıkladığım lokmaya kadar her yediğimi saati saatine yazıyorum ve o hafta buluştuğumuzda kendisine gösteriyorum, tek tek kalem kalem üzerinden geçerek yanlışlarımı gösteriyor, ‘Bu hafta bunun yerine bunu yapmanı öneriyorum’ diyerek alternatifler sunuyor, en problem yaşadığım noktalara çözümler buluyor. Yani ben bilemiyorum öyle kibrit kutusudur, 200gramdır, saniye tutulan maratonlar vs vs. Hava atmak gibi olmasın tatlı bile yiyorum (dondurma tarifi nasıl çıktı sanıyorsunuz=)). 


İlerleyen günlerde günlüğüm ve değiştirilen maddelerini, önerileri yazacağım ama şimdi söyleşi zamanı! Doktorum Uzm. Dr. Ayça Kaya ile Son Tombik Kuğu’nun keyifli söyleşine hoş geldiniz efendim, kalem kağıtlar hazırsa büyük değişimler yaratacak detaylarla dolu yazımız başlıyor!!!!!!!


Son Tombik Kuğu: Ayça Abla olarak yazabilir miyim?

Ayça Kaya: Tabi ki ( burada baya gülüyoruz, ilk günden beri annemin arkadaşlarından biri sanki öyle bir his var içimde. Gerçi annemle arkamdan planlar yapıyor olma ihtimalleri çok yüksek ‘Ayçacım eti senin kemiği de senin buyur’ demiş olabilir şaşırmam).

S.T.K. : Blog yazmaya yeniden başladım, yaşadıklarımı paylaşıyorum, spor yapıyorum yani eskiden olduğu gibi değil baya baya gidiyorum. Kendime bakmaya bile başladım mesela artık makyajla uyumuyorum (kahkahalar). Birde pozitif düşünce eğitimi alıyorum, kendime kızmıyorum baya baya ekip olduk biz kendimle. (Barış şarkıları içimde, ülkem için dualar sonsuz)

A.K. : Ben de inanıyorum sana (oleyyyyyyyyyy). Her gün yeni bir gün ve her gün yeniden başlıyorsun hayata. Tevekkül etmeyi ihmal etme. Ders çıkar, devam et.


(Bu arada birazcık özel konuştuk J, eşim falan okuyor bu yazıları, sansürün sebebi, anlarsınız halimi)

S.T.K. : Bu insülin direnci ne menem bir şeymiş yahu, inanılmaz acıkıyorum, ben kendim ve şahsım olarak 3 kişilik acıkıyoruz. Yemek yiyorum 1 saat sonra gözüm buzdolabında. Ne yapmam lazım?

A.K. : Bu tamamen insülin ile ilgili, acıkmaların, yorgunluğun ve tatlıya olan düşkünlüğün. Sütlü kahve içebilirsin bu ani acıkmalarda. Yiyecek bir şey ise Leblebi (beyaz veya sarı).

S.T.K. :  Asıl sorun gece başlıyor, ben gece yemek yiyince kilo alıyorum ama geç saatte yatıyorum ve bir şeyler yemek istiyorum. Beni durduracak ya da çok zarar vermeyecek bir yöntem var mı? (Hoş geldin Paradox, özlemiştik bebişim, otur bi çay söyleyelim sana)

A.K. : Gece zaten çok geç yatmamaya çalış, ama çok acıkırsan 8-9 adet kuru çekirdekli vişne ye.

S.T.K. : Metabolizmamın şakacı olduğunu biliyoruz, peki biraz ona destek verebilecek, hızlanmasına yardım edecek bir yöntem var mı?

A.K. : Midenin durumu iyi ise yemeklerden önce yarım greyfurt yiyebilirsin ve günde 2-3 fincan yeşil çay içebilirsin.

S.T.K. : Gücüm çok azalıyor, baygın gibi geziyorum, enerjim olsa sporumu daha çok yapacağım ama bu bahane değil gerçekten nine gibi hissettiğim günler oluyor. Nasıl enerjimi geri kazanabilirim?

A.K. : İnsülin direncini tedavi ediyoruz, düzelince enerjin de geri gelecek, o zamana kadar sporunu ihmal etme, yap.

S.T.K. : Tatlı yemeyi çok seviyorum, gözüm dönüyor, rüyama giriyor, ağlayasım geliyor, üzülüyorum kendime, ne yapabilirim (burada biraz fazla gülmüşüz gözümüzden yaş geldi, kendimi kendimle bu kadar güldürdüğüm de az olmuştur).

A.K.: Kuru hurmaları al, çekirdeklerini çıkart içine günkurusu kayısı ekle haşla ve rondoya 1 tatlı kaşığı tarçın, 5-6 çiğ badem koyup püre haline getir. Sonra onu kalın hamur gibi aç ve streçle dolaba koy. Dilim dilim yiyebilirsin. Tatlı isteğini giderecektir. ( Şahane bir tarif, ben yaptım, bir dilim yedim ertesi gün canım çekti bir dilim daha almak istedim, kahvemi koydum ve puffff geri kalanını eşim bitirmiş. Bravo bravo, başka alternatifi yok çünkü)

S.T.K. : Kavun, karpuz gibi soğuk meyveler yiyince iyi hissediyorum, limonata vs. uygun mu tüketebilir miyim? Malum yaz geldi, sıcak.

A.K. : Meyve şekerin şekil değiştirmiş halidir, fazlası şeker olarak vücudunda kalır. Özellikle kavun ve karpuz çok şekerlidir. Ama bir ince dilim karpuz yiyebilirsin. Limonatayı sen yapıyorsan ve şeker koymuyorsan uygundur.


Ödevlerimi vermeden önce minik bir konuşma yaptı bana Ayça Abla ve bu söyleşiden bir hafta sonra gittiğimde 500gr yağ gitmişti. Az mı? 2 paket margarin hayal et.. Evet bence de affeeeriiimmm bana öpüyorum kendimi. İçimin yağları eridi ayol hahayyt.

Ayça Kaya: Asla demoralize olma, buna müsaade etme. Her gün yeniden başla, yeni bir gün ve bir önceki günden daha az yemeye niyet et. Dün bitti bugün yeniden başlıyorsun. Bencil olma her şeyi paylaş. Hayata iyi ve güzel tarafından bak ve en önemlisi Affet!  Affettikçe hafifleyeceksin.

Ve ödevin;
Ekmek (beyaz ekmek yasak, insülin tetikçisi) dışında tahıl tüketme (kek, börek, makarna, pilav vs vs).
Her yediğini dakikası dakikasına yaz.
5333 kuralını uygulamaya çalış. +,- 1 olabilir bu hafta. (mesela 5 tahıl hakkım var ama ben 4 yedim, sorun değil veya 3 süt ürünü hakkım var ama bu hafta 4 tükettim, bozulmaca yok).


Bu haftaki söyleşimiz biterken önümüzdeki hafta için yeni bir randevu aldım ve şimdiden soruları düşünmeye başladım. Öğrendiğim bu önemli bilgileri sizlerle paylaşmak için can atıyordum. Herkes bilmeli bunları, yaymalıyız böyle eski uğur mektupları gibi.


İçimden ‘Şanslısın be Tombik Kuğu, değerini bil’ diye geçirdim. Gülümsedim ve Cadde’de minik bir yürüyüşe çıktım, ağaçlarıma sarıldım, inandım!!!